16 Ocak 2008 Çarşamba

Google aptallaştırıyor

İngiliz Brighton Üniversitesi’nden Tara Brabazon bilgiye Google arama motoruyla ulaşmanın tıpkı fast food yemeklerle atıştırmak ya da beyaz ekmek yemek gibi olduğunu iddia ediyor.

Medya uzmanı Tara Brabazon yaptığı çalışma üzerine bütün öğretmenleri ve profesörleri öğrencilerinin Google kullanması konusunda uyaracağını söyledi.

Çünkü Brabazon’a göre, yeni nesil öğrenciler bilgiyi nereden geldiğini bilmeden ve üzerinde düşünmeden kullanıyorlar. Bu da, onların beyinsel faaliyetlerini ve düşünme kapasitelerini köreltiyor. Brabazon, kendi öğrencilerine okuldaki ilk yıllarında Google ve Wikipedia’yı kullanmayı yasakladığını belirtiyor.

Uzman ‘Öğrenciler bilgi çağında yaşıyorlar, ancak doğru bilgiden yoksunlar’ diye konuştu.

İşte 4 milimetrelik laptop

Apple dünyanın en ince dizüstü bilgisayarını üretti. Yeni üretilen dizüstü bilgisayarı eğer bir yakınınıza postayla göndermek istiyorsanız, bir zarfın içine koymanız yeterli.

YENİ DİZÜSTÜ BİLGİSAYAR TANITILDI...

Apple dünyanın en ince dizüstü bilgisayarını üretti. Apple Başkanı Steve Jobs, Macbook Air adını verdiği yeni ürünü San Francisco'da tanıttı. Yeni dizüstü bilgisayarın online film yükleme özelliği bile var. Macbook ayrıca İpod ve İPhone'la da uyumlu. Macbook Air'in en ince yeri 4 millimetre ve ekranın olduğu bölümde ise 2 cm kalınlığına çıkıyor. Bilgisayarın ağırlığı ise 1.36 kilogram.

Macbook Air tasarımı ve inceliğiyle büyülerken, teknik özellikleriyle rakiplerine göre sınıfta kaldı.

Windows'ta banka hesaplarını boşaltan virüs

İnternette bankacılık işlemleri sırasında şifre bilgilerini çalan ve Windows işletim sisteminde faaliyet gösteren bir virüsün Konya'da çoğunluğu öğretmen olmak üzere birçok kişinin hesabını boşalttığı ileri sürüldü.

Windows'ta dev güvenlik açığı

Bilgisayar güvenliği uzmanları, internette bankacılık işlemleri sırasında şifre bilgilerini çalan ve Windows işletim sisteminde faaliyet gösteren bir virüs hakkında uyarıda bulundu.

Uzmanlar, virüs programının geçen ay çoğunluğu Avrupa'da olmak üzere 5 bin civarında kişiyi etkilediğini ve çoğunun, Microsoft'un tarayıcısının boşluklarından faydalanan bubi tuzaklı web sitelerinin kurbanı olduklarını belirttiler.

Virüs programının, tespit edilmesi zor biçimde kendisini Windows'un içinde gizlemesi dolayısıyla çok tehlikeli olduğunu belirten uzmanlar, bu zararlı programın, sistem dosyalarını değiştirerek dışardan erişime olanak sağlayan ve kendisini gizleyen "rootkit" programcıkları gibi çalıştığını ve kendisini bilgisayarın Master Boot Record (MBR) adı verilen sabit diski üzerine yazdığını kaydediyorlar.

Symantec bilgisayar güvenliği şirketi yetkilileri, Mebroot olarak adlandırılan virüs bir kez kurulduktan sonra çoğunlukla, "keyloggers" adı verilen ve gizli bilgilerin çalınması için klavye vuruşlarını kaydeden programlar gibi diğer zararlı yazılımları da bilgisayara indirdiği uyarısında bulunuyor.

Şimdiye dek 200 binden fazla sisteme bulaşan virüs programlarını hazırlayan ve banka şifre bilgilerini çalmakta uzmanlaşmış bir Rus hacker grubu tarafından yazılan Mebroot virüsünün ilk olarak ekimde ortaya çıkarıldığını belirten uzmanlar, bu virüsle saldırıların geçen ay başında arttığına dikkat çekiyorlar.

Normalde bilgisayar çalışırken kaldırılamayan Mebroot virüsünü tarayarak tespit eden ve kaldırabilen bir yazılımın ise bağımsız bilgisayar güvenliği şirketi GMER tarafından geliştirildiği belirtiliyor.
Öğretmen ve bazı kamu kurumunda çalışanlar, banka hesaplarındaki paralara ulaşamamaları üzerine hesaplarının bulunduğu bankaların şubelerine başvurdu.

Yapılan incelemede banka hesaplarının Windows işletim sisteminde faaliyet gösteren bir virüs tarafından boşaltıldığı tespit edildi.

Bir bankanın Konya şubesi müdürü, sadece kendi şubelerinde hesabı olan 7 kişinin hesabından para çekildiğini belirterek, “3 kişinin parası geri ödendi. Diğerlerinin incelemesi sürüyor. Konya'da birçok kişinin hesabından aynı şekilde para çekildiği bilgisine ulaştık. İncelemeler sürüyor. Sayı konusunda bir netlik yok. Sadece Konya'da değil ülkenin birçok yerinde benzer sorun var” dedi.

Şube müdürü, tüketicilerin mail adreslerine bankadan geliyormuş gibi gösterilen elektronik postalara itibar etmemelerini isteyerek, “Hiçbir banka mail adresine şifre değişikliği ile ilgili bilgi göndermez. Ayrıca internet bankacılığında çok dikkatli olunmalı” diye konuştu.

Uzmanlar, binlerce kişiyi etkilediği belirtilen virüse karşı dikkatli olunmasını istiyor.

En ince dizüstü bilgisayar

Apple, ABD'de düzenlenen Macworld etkinliğinde sadece 1.94 cm kalınlığa sahip dünyanın en ince dizüstü bilgisayarı olan MacBook Air'i tanıttı.

13.3 inç geniş (wide) LED aydınlatmalı ekranı bulunan yeni ürün, 80 GB sabit diske sahip. Cihazda kullanılan işlemci ise Intel Core2Duo. Şimdilik 1.6 GHz ve 18.GHz işlemci hızı seçenekleriyle satılacak olan dizüstü bilgisayar sadece 1.36 Kg ağırlığında. Aydınlatmalı bir klavyesi bulunan MacBook Air'in en kalın yeri 1.94 cm.

1280x800 piksel ekran çözünürlüğü bulunan üründe dahili optik sürücü bulunmuyor. İsteyen kullanıcılar için aksesuar olarak satılacak harici DVD okuyucu seçeneği de var. Bluetooth ve 802.11n kablosuz ağ desteği bulunan bilgisayar, 5 saatlik pil ömrüne sahip bir pil ile çalışıyor. Ancak pil kullanıcı tarafından değiştirilemiyor. Apple ise yeni pillerin 129.99 dolara satılacağı açıkladı (bu fiyat ABD'de geçerli ve değiştirme işçiliği de fiyata dahil).

Standart olarak 80 GB sabit diskle gelen üründe opsiyonel olarak 64 GB SSD (Solid State Drive) seçeneği de bulunuyor.

MacBook Air, 2 hafta sonra 1799 dolardan başlayan fiyatlarla ABD'de satışa sunulacak.

PC'lerin enerji tüketimi yüzde 25 azalacak

HP, 2008 Tüketici Elektroniği Fuarında, masaüstü ve dizüstü bilgisayarların enerji tüketimini 2010'a kadar yüzde 25 azaltacağını açıkladı.

HP Türkiye Kişisel Sistemler Grubu Ülke Müdürü Artun Ayvat, HP'nin yıllardır ürün yaşam çevrimi genelinde çevreye saygılı bileşen ve süreçlerden faydalandığını; 2010'a kadar enerji tüketimini yüzde 25 azaltmak istediklerini kaydetti.

HP, 2010 enerji azaltımı hedefine ulaşmak için belli stratejilerinden faydalanacak. Buna göre, daha verimli güç kaynakları ve daha az enerji harcayan çip setleri gibi bileşenlerin yanı sıra enerji tasarrufu sağlayan diğer teknoloji ve süreçler, HP'nin PC portföyüne entegre edilecek.
HP kurumsal masaüstü bilgisayarlarda enerji kullanımını azaltmaya yardımcı olan bir başka özellik de isteğe bağlı olarak sunulan 80 PLUS güç kaynakları oluyor. Bunlar, standart güç kaynaklarına göre yüzde 15 daha fazla verim sağlıyor. 80 PLUS güç kaynağı olan 1.000 PC, bir yılda, 17 bin litreyi aşkın gazın yanmasıyla ortaya çıkan karbondioksit emisyonuna eşdeğer tasarruf sağlayabiliyor.

Play Staion 3'ün korsanını yaptılar

İZMİR'de, 3 ayrı ev ve 2 işyerine yapılan baskında, piyasaya değeri yaklaşık 1 milyon 500 bin YTL'lik korsan CD, DVD ve çoğaltmakta kullanılan malzemeler ele geçirildi.

İzmir Emniyeti Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri, bir aydır sürdürdüğü istihbarat çalışmaları üzerine, korsan CD ve DVD çoğaltıp piyasaya süren kişilerin yakalanması için harekete geçti. Çok sayıda ekibin katılımıyla, dün, gerçekleştirilen eş zamanlı baskınlarda, Kadifekale semtinde 3 ayrı ev, Karşıyaka'daki 2 işyerine de baskın yapıldı. Baskınlarda, 7 bilgisayar kasası, 5 kopyalama cihazı, 23 yazıcı, 10 bin korsan CD ve DVD, 50 bin kapak resmi, yeni piyasaya sürülen 513 Play Staion- 3 oyunun korsan versiyonu, 449 gameboy oyun kartuşu ele geçirildi. Bandrolsüz ve korsan malzemelerle ilgisi bulunduğu belirlenen 19 kişi hakkında da yasal işlem yapıldı.

Emniyet yetkilileri, el konulan, gameboy oyun kartuşlarının ithal olarak ülkeye getirildiğini, bandrolsüz olarak tanesi 70 YTL'den satıldığını, kentte ilk defa ele geçirildiğini söyledi. Malzemeler içindeki Play Staion-3 oyunun da üretici firma tarafından daha yeni piyasaya sürüldüğü, ancak kolay yoldan para kazanmak isteyen kişilerin hemen korsan versiyonunu yaptıkları da kaydedildi. Denetimlerin, aralıksız sürdürüleceği bildirildi.

Format NasıL atıLır ?

Başlıyoruz...

Windows XP Home ve Professional versiyonlarının
kurulumunun nasıl yapıldığını adım adım görelim.
Windows XP CD-ROM'unu takın ve bilgisayarınızın güç düğmesine dokunun.
Not: Bilgisayar açılırken çıkan ekran sizin bilgisayarınızda biraz farklı olabilir.
Bu değişkendir.

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 643x483 and weights 7KB.

Sonra Bilgisayarımızın Del F2 F12 vs. tuşlarından birine basıp Bios Setup
menüsüne giriyoruz.(Bios Setupa girmek normalde del tuşu ile yapılır
ama bu da değişkendir.Girme amacımız bilgisayarımıza
takacağımız windows kurulum cd sinin Boot olmasını sağlamaktır.Bios Setup
menüsüne girdiğimiz de çıkan menülerden Boot yazanı bulun İçindeki 1.device
olan kısmı cd rom olarak + - tuşları ile değiştirin.sonra F10 ve Y ye basıp
re-start başlasın.Dediğim gibi Sistemimizi ilk açılış menüsünde del f2 f10 f12
vs. gibi tuşlardan biri ile açıp biosa girdikten sonra içinden boot menüsünü
buluyoruz.size bir adet örnek bios menüsü veriyorum.her bios değişkendir.
benim en çok karşılaştığınız budur.bir çoğunuzda bunu kullanırsınız!içinde
boot menüsünü bulup cd rom u 1.kullanılabilen ön yükleme merkezi haline
getirip harddiskinizi okumasını 2.kullanılabilen haline getireceğiz.böylece boot
olan cd rom içindeki cd önyüklemeyi başlatacak ve format başlayacak.


Bios örneği anasayfası ve gitmemiz
gereken yer kırmızı ile belirtildi.




boot kısmı

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 642x479 and weights 22KB.


re-start yapınca önyükleme için bir tuşa basın...
mesajını göreceksiniz. Herhangi bir tuşa bastığınız anda sistem takılı olan
XP CD-ROM'undan sistem dosyalarını yükleyecektir ve kurulum başlayacaktır.
Eğer herhangi bir tuşa basmazsanız bir süre sonra sistem harddiskten boot
etmeye çalışacaktır.
Kurulumdan sonra XP CD-ROM'unu cd sürücüde unutanlar karşılarına tekrar
kurulum ekranı gelip şok olmasınlar diye alınmış bir önlem...


This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 723x403 and weights 4KB.
Daha sonra Setup is starting Windows mesajı ve
Windows XP Professional Setup yada Windows XP Home Setup ekranı:

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 723x399 and weights 6KB.
ENTER tuşuna basarak devam edersek:
Windows XP Licensing Agreement yani yazılım anlaşması geldi. F8 tuşuna
basarak geçelim.
Şimdi önemli bir adıma geldik. Diskin bölümlenmesi ve formatlama işlemi.

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 723x399 and weights 8KB.
Burası formatın en önemli kısımlarından biridir.
Bu bölümde Hdd (harddisk) nizi biçimlendirme ve bölme yapacağız.Yukardaki
resimde yapmanız gereken iki seçenek var
ya c yi formatlar üzerine kurarsınız varsa d sürücünüzü de yeniden
biçimlendiririsiniz!yada biçimlendirmessiniz size kalmış.
yada de sürücünüz yoksa c yi silmek ve c-d yapmak için bölümlendirirsiniz.
bu menüde eğer menüyü iyi okur sanız zaten kolaydır.
amaç bölümü veya bölümleri sıfırlayıp yenilemektir.
Eğer disk daha önceden kullanılmışsa veya zaten içinde başka bir işletim sistemi
yüklü ise, bu ekranda varolan disk bölümü görünecektir. Ya da yukarıda olduğu
gibi Unpartitioned space adı altında bölümleme yapılmamış disk alanı görünecektir.
Siz duruma göre varolan bölümü(partititon) seçip Enter ile devam edebilir veya
Unpartitioned space'i seçip C tuşuna basarak bu alanı bölümleyebilirsiniz. Şu anda
yukarıda gözükmüyor ama bu ekranda varolan bir bölümü silme imkanı da var
(bu durumda o bölümün içindeki herşey gider ona göre..).Bu kısmı Baştan almak
gerekirse bu bölüme geldiğinizde C varsa D varsa hatta E F bile olabilir.bu bölümlerin
amacı C de Windows sistem dosyaları biriktirilir.D E F gibi bölümlerde özel dosyalarınızı
korumak ve format C bölümüne atılacağı için bilgilerinizi kaybetmemenizi sağlamak
adına ayırma işlemi olur.Böylece D de format olmadığı için bilgiler kaybolmaz.C varsa
üzerine ok tuşu ile gelin D ye basın Enter diyin L diyin bölüm sıfırlanır.D varsa ve onuda
sıfırlamak isterseniz D + Enter + L tuşuna basarak sıfırlayın.karşınıza çıkan bölümlenmemiş
alanı bölümlemek için C ye basıp harddiskinizin kapasitesine göre bütün diski bölümlendirin.
Yada C ye direk Windowsu kurun.2 ye ayırmak isterseniz böldüğünüz C nin mb mesela 80 lik
bir hdd için 15 i geçmesine gerek yok.ona 15000 değeri yazdıktan sonra geri kalan
bölümlenmemiş alan kısmına tekrar C ye basıp D bölümünü oluşturun değer olarak yazan
kısma Enter diyin 7-8 mb bi kısım kalır bu normaldir.kalan kısım bölümlenmez.

Bu ekranda ise hangi dosya sisteminin kullanılacağını soruyor
.
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 723x399 and weights 9KB.
Eğer varolan bir disk bölümünü seçip bu ekrana gelmişseniz
tekrar formatlamadan o bölümü kullanma seçeneğinizde olacaktır. Böylece o bölümdeki
bilgiler de korunmuş olur.
Bizim ise şimdi iki seçeneğimiz var: FAT veya NTFS.
(ntfs tavsiyemdir.)
şimdi diske format çekiyoruz.

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 723x399 and weights 5KB.
Ve dosyalar CD-ROM'dan diske koplayalanıyor:
This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 723x399 and weights 5KB.
Ve sistem yeniden açılacak...:

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 643x483 and weights 12KB.
Bu adımlarda biz hiçbirşeye elimizi sürmüyoruz, çay, kahve, kakao,
salep işte ne varsa....

This image has been resized. Click this bar to view the full image. The original image is sized 643x483 and weights 13KB.
Şimdi karşımıza önemli bir adım geldi. Eğer Türkçe dışında
bir versiyonu yüklüyorsanız(muhtemelen English olanı..) bu ekranda hem Customize
düğmesine tıklayarak Türkiye'yi seçmemiz lazım, hem de Details ile Türkçe klavyeyi
seçmemiz gerekiyor.


İsminizi ve eğer bir kurumda yükleme yapıyorsanız kurum
ismini yazın:


25 haneli Product key'i girin (Windows XP CD-ROM üzerinde-
kutusunda yazıyor) sonra sırayla resimlere bakın


bu kısma görünmesini istediğiniz adı yazın.(ingilizce karakter
olmalı imla içermemeli)





restart:

OvercLock

Overclock Nedir?

Overclock bir bileşenin kendisi için belirlenmiş saat frekansının üzerinde (over – clock) çalıştırılmasıdır.

Overclock Terimleri:

Saat Frekansı: Elektronikte kullanılan her çipin belirlenmiş bir saat frekansı (clock frequency) vardır. Bu saat frekansının temel birimi ise Hz (hertz)dir. Bir elektromanyetik dalga düşünelim :

Şekilde görüldüğü gibi iki tepe noktası ya da iki çukur noktası arasındaki mesafe “dalga boyu” olarak adlandırılır. Bir tepe noktasından bir sonraki tepe noktasına ya da bir çukur noktasından diğer çukur noktasına ulaşmak için gereken süreye ise “periyot” (T) denir. Şimdi biz bu e.m. dalganın saat frekansını hesaplamak istediğimizde bunu “1” sayısını periyot süresine (sn cinsinden) bölerek (1/T) buluruz. Burada elektromanyetik dalgaların ilerleme hızı sabit olduğuna göre (ışık hızı , 300,000km/sn) frekansın yükselmesi için dalgaboyunun dolayısıyla da periyotun küçültülmesi gerekir.

FSB (FrontSideBus): Anakartınızda Kuzey Köprüsü ile işlemciniz arasındaki veriyoluna verilen addır. Kuzey Köprüsü bellek kontrolcüleri , AGP portu ve işlemci arasındaki iletişimi sağladığından FSB hızı sistem performansında önemli bir yere sahiptir.

Kuzey Köprüsü: Anakartınızın performansında en önemli paya sahip çiptir. Anakartınızdaki AGP portu (dolayısı ile ekran kartınız) , bellek kontrolcüleri (ramleriniz) ile işlemci arasındaki iletişim bu çip tarafından sağlanır.

Güney Köprüsü: Anakartınızda PCI ve IDE denetleyicilerinin bağlı oldukları çiptir. Bu denetleyicilere bağlı olan aygıtlar ile işlemci arasındaki iletişim “aygıt -> Güney Köprüsü -> Kuzey Köprüsü -> FSB veriyolu -> İşlemci” yolu ile sağlanır.

AGP: Ekran kartınız ile sisteminiz arasındaki bağlantıyı sağlayan arabirime verilen addır. AGP'nin de belirlenmiş bir saat frekansı mevcuttur ; bu hız 66MHz'dir.

PCI: Ekran kartı dışında kalan diğer genişleme kartları (örneğin ses / tv-radyo / ethernet kartları) ve IDE aygıtları (örneğin Harddiskler , optik okuyucular) ile sisteminiz arasındaki bağlantıyı oluşturan arabirime verilen addır. PCI hızı normalde 33MHz'dir.

İşlemci Çarpanı (Clock Ratio / CPU Multiplier): İşlemcinin sistem FSB hızının maksimum kaç katı hızda çalışacağını belirleyen çarpana verilen addır. Yani toplam işlemci hızı FSB hızı ile bu çarpan değerinin çarpılması ile bulunur. Bilgisayar açılırken çarpan değeri bios tarafından işlemciden algılanır , bu sayede anakarta takılı olan işlemci tanımlanır. Mesela 166MHz FSB'ye sahip Athlon2500+'nın işlemci çarpanı 11'dir. Yani toplam işlemci hızı 11 x 166 = 1833MHz'dir.
Bu çarpan İntel işlemcilerde sabitlenmiş değiştirilemeyen bir değer iken AMD'nin thoroughbred-b / barton çekirdeğine sahip işlemcilerinde değiştirilebilir.

VCore: İşlemci çekirdek voltajı. Yüksek hızlarda stabilite sağlamak için bir miktar arttırılması gerekebiliyor.

VDimm: Bellek voltajı. Ramlerinizi yüksek hızlara çıkarmak ya da daha düşük zamanlamalar ile kullanabilmek için bir miktar arttırılması gerebilir.

VDD: Kuzey Köprüsü voltajı. Yüksek FSB hızlarında stabilite sağlamak ya da daha yüksek FSB hızlarına ulaşmak için bir miktar arttırılması gerebilir.

AGP/PCI Bölenleri: Yukarıda AGP ve PCI saat frekanslarından bahsettik. Bu hızlar da aslında FSB hızına bağlı. İşte burada devreye bölenler giriyor. Mesela maksimum 166MHz FSB hızı destekleyen bir anakarta sahipsiniz. (mesela via kt333/400). Bu anakartlarda en büyük AGP böleni 5/2'dir (2,5). Yani fsb hızınız 166MHz iken AGP hızınız bu bölen sayesinde 166 / 2,5 = 66MHz'e sabitlenir. (133MHz'de ½ kullanılır) Eğer daha yüksek fsb hızlarına çıkarsanız maksimum böleniniz yetersiz kalacağında AGP hızınız da yükselmek zorunda kalacaktır. Yan bu örnek verdiğimiz anakartta FSB hızını 200MHz'e çıkardığınızda daha büyük bir bölene sahip olmadığınız için AGP hızınız 200 / 2,5 = 80MHz'e yükselmek zorunda kalır. Aynı şekilde PCI hızı içinde bölenler mevcuttur. Yine örnekte verdiğimiz anakartta maksimum PCI böleni 1/5'tir. Yani 166MHz FSB hızında PCI hızı bu bölen sayesinde 166 / 5 = 33MHz'de sabit tutulur. 200MHz FSB denendiğinde ise bu hız mecburen 200 / 5 = 40MHz'e yükselir.

AGP / PCI hızlarının olması gereken değerde sabit tutulmaya çalışılmasının sebebi ise bu arabirimlerin yüksek hızlarda sistem stabilitesini bozmasıdır. (Stabilite AGP'de ~70-80 , PCI ise ~38-40MHz'den sonra önemli ölçüde bozulur.)

Bu durum eski anakartlarda böyle iken güncel anakartlarda AGP ve PCI hızları FSB hızından bağımsız olarak bölene ihtiyaç duymadan 66 � 33MHz'de tutulabiliyor.

Dosya TürLeri Hakkında BiLgiLer

Dosya türlerini tanımak PC'nizde çalışırken işlerinizi kolaylaştıracaktır. Farklı dosya türleri hakkında bilmeniz gereken herşeyi bu yazıda bulabilirsiniz.

Dosya formatı ne anlama geliyor?

Her dosya, işletim sistemi, onun bileşenleri ve diğer yazılımlar tarafından belirlenmiş bir türde kaydedilir. Dosya türü, söz konusu dosyanın diğerleri içinde hangi göreve sahip olduğunu gösterir. Dosyanın hangi türde saklandığınıysa onun uzantısından anlayabilirsiniz. Bu, genelde sayı ve harflerden oluşan üç karakterlik bir kısaltmadır ve dosya isminden “.” ile ayrılır. Sözü edilen “örnek.doc” isimli bir dosyaysa burada “örnek” dosyanın gerçek adı, “.doc” ise uzantısıdır. “.doc” Word dosyalarını simgeler. Bu yüzden de Word belgeleri DOC-dosyaları olarak adlandırılırlar.

En önemli dosya formatları hangileridir?

Windows işletim sisteminin kurulu olduğu sistemlerde pek çok önemli dosya türünden bahsedilebilir. Bunlar içinde en büyük grubu belgeler oluşturur. Bahsedilen dosyalar metin, tabela, veri tabanı, çizim gibi diğer çalışma sonuçlarını işleyen programlar tarafından hazırlanır. MsOffice büro paketindeki “.doc” ve “.xsl” uzantılarıyla tanıyabilecekleriniz Word ve Excel dosyaları bunlardan sayılabilir.
Program dosyaları metin veya grafik içermezler. İçlerinde bilgisayarın onlar açılırken teker teker uygulayacağı komutlar yer alır. Program dosyalarını “.exe” “.com” “.bat” veya “.pif” uzantılarıyla tanıyabilirsiniz. Sistem dosyaları işletim sistemini yönetmek için gereklidir. Windows’un en önemli sistem dosyaları “.sys” ve “.dll” uzantılarına sahiptir.

Dosya uzantılarını nasıl Windows gezgininde görünür hale getirebilirim?

Normalde Windows bilinen formalardaki dosya uzantılarını saklar. Aslında bu bazı dosyalar için her zaman bir türe hitap etmeyen semboller söz konusu olduğunda karışıklık yaratabilir. Ama önceden yapılan bu ayarlamayı düzenleme şansına sahipsiniz.
Windows Gezgininde Görünüm/Klasör Seçenekleri menüsünden Görünüm kartını aktif hale getirin. “Bilinen Dosya Türleri için dosya uzantılarını gizle” seçeneğinin onay kutusunu boş bırakın. Tamam’ı tıkladıktan sonra artık Windows tüm dosya uzantılarını gösterecektir.

Bilinmeyen bir dosya türünü nasıl çalıştırırım?

Aslında bir belgeyi sadece belirli bir programla çalıştırabilirsiniz. Ama bazı türler için bu o gerekli yazılım olmadan da gerçekleştirilebilir. Örneğin Word belgelerinin (DOC-Dosyaları) içerikleri Windows donatılarına dahil olan Wordpad’le açılabilir. “.xls” dosyalarına göz atmak için
http://officeupdatemicrosoft.com sitesinde ücretsiz bir yazılım bulabilirsiniz.

Metinler, grafik dosyaları ve diğer dosya türlerini bilgisayarda görüntülemek için Windows Önizleme seçeneği kullanılabilir. Bunun için sağ fare tuşuyla istenilen dosyaya tıklayın ve Önizleme seçeneğini kullanın.
Şayet Windows/Donatılar PC’nizde kurulu değilse, Bilgisayarım/Denetim Masası/Program Ekle/Kaldır/Windows Kur’dan Donatılar’ı yüklemelisiniz.

Niçin bir belgeyi RTF-Dosyası olarak aktarmalıyım?

Bir Word belgesinin başka bir PC kullanıcısına verilmesi teknik olarak hiçbir sorun oluşturmaz. Çünkü neredeyse Windows kurulu her bilgisayarda yaygın kullanılan bu türü en azından okumanızı sağlayacak bir program yer alır.

Yine de bu dosyaları Doc dosyası olarak vermemeniz için bir sebep var: Bilgisayar virüsleri korkusu. Doc dosyaları makro virüslerinin en sık karşılaşılan taşıyıcılarından biri. Bu yüzden pek çok kullanıcı daha bu dosyaları okumadan Geri Dönüşüm Kutusuna göndermeyi tercih ediyor. Kendi Doc dosyalarınızın aynı işleme maruz kalmasını istemiyorsanız onları “Rich Text Format” yani “.rtf” olarak saklamalısınız. Bunun için Dosya/Farklı Kaydet’i seçin ve dosya türünü “.rtf” olarak ayarlayın. Kaydedilen RTF-Belgesi dönüştürülürken tüm biçimlendirmeleri korur ve neredeyse tüm metin programları tarafından okunabilir.

Bir dosya türünü nasıl belirli bir yazılımla ilişkilendirebilirim?

Windows’un kayıt düzenleyicisi hangi yazılımın hangi dosya türleri için kurulu olduğunun bilgisini içerir. Eğer bir dosya türünü başka bir yazılımla açmak istiyorsanız bu eşleştirmeyi değiştirebilirsiniz.

Bunun için Windows Gezgini’ni çalıştırın ve sağ fare tuşuyla istenilen dosyayı seçerken [Shift]’e de basılı tutun. Birlikte Aç komutunu seçin. Kurulu yazılımların yer aldığı bir liste açılacak. Aradığınız program bu listede mevcutsa onu işaretleyin ve Tamam’a tıklayın. Eğer program sisteminizde kurulu olduğu halde burada yer almıyorsa Diğer’i seçin ve kurulu olduğu dizini bularak programı iletişim kutusuna kaydedin.

Post-Script dosyaları niçin gereklidir?

Post-Script “.ps” özel formatında belgelerin biçimlendirmesi kağıda basıma uygun olarak belirlenir. Post-Script türünün avantajı kurulu donanımdan bağımsız oluşu. Kayıt ve basma işlemleri için kullanılan bilgisayarlar birbirinden farklıysa bile her yazıcı bir Post-Script dosyasında mevcut grafik ve yazıları kaydettiğiniz haline uygun olarak aynı şekilde kağıda geçirir.

Bu nedenle Postscript her şeyden önce profesyonel baskı firmaları tarafından kullanılır. Bir post-Script dosyasının ayarlanması genelde sadece özel bir DTP veya grafik programıyla mümkündür.

PDF dosyaları ne işe yarar?

PDF dosyaları her bilgisayarda aynı gözüken belgelerin sistemden bağımsız tanımlanmalarını içerirler. Post-Script dosyalarından farklı olarak burada yazdırma işlemi ön planda değildir. Onlar daha ziyade, metinlerin bilgisayar ekranında da el kitapları, gazete yazıları gibi görüntülenebilmesi içindir.

Windows PDF dosyalarını işleyemediğinden, Acrobat Reader isimli ücretsiz programa ihtiyacınız var. Bu programı
www.adobe.com/products/acrobat/readstep2.html adresinden indirebilirsiniz.

Dosyaları internette daha hızlı transfer edebilmek için nasıl sıkıştırabilirim?
Bazı dosyalar fazla yere gereksinim duyarlar ve internet üzerinden değiş tokuş edilmeleri istendiğinde transfer işlemi uzun sürer. Büyük bir dosya transfer zamanını arttırdığı gibi maliyeti de yükseltecektir. Şayet resim gönderiyorsanız BMP veya TİF dosyaları gibi büyük dosyalar yerine JPG gibi nispeten daha az yer kaplayan dosyalar göndermeye dikkat etmelisiniz. Ayrıca dosyaları sıkıştırarak da boyutun küçülmesini sağlayabilirsiniz. Bu esnada dosyada mevcut bilgiler, yerden tasarruf edilerek kaydedilir ve dosyanın boyutu önemli miktarda kısalır.

Dosyalarınızı sıkıştırmak için Winzip gibi bir sıkıştırma veya arşiv programına ihtiyacınız olacaktır. Programın fiyatı yaklaşık 30 dolardır. Bu sayede birkaç tıklamayla bir veya daha fazla dosyayı bir ZIP dosyası olarak kaydedebilirsiniz.

Internet sayfamı nasıl kaydedebilirim?

Kişisel internet sayfanızı kurmak için normalde Hot****l veya Frontpage gibi her biri 150 dolar civarındaki web editörüne ihtiyaç duyacaksınız. Bir web editörü size önceden hazırlanan faklı şablonları bir araya getirme ve sonucu HTML dosyası olarak kaydetme imkanı sağlar. Microsoft Office 2000 sahibiyseniz, web editörü için para ödemekten kurtulabilirsiniz. Bu programla Word dosyalarını, Excel tabelalarını ve Powerpoint sunumlarını “.doc” “.xls” ve “.ppt” çok kullanılır dosya türlerinde kaydetmenin ötesinde internet sayfası olarak da kaydedebilirsiniz. Dosya/Web Sayfası Olarak Kaydet komutlarıyla bu iş çocuk oyuncağı.

Herşeyden önce dikkat etmeniz gereken belgenizle bağlantılı olan grafiklerin “.jpg” ve “.gif” dosya uzantılarını taşımaları. Çünkü bu dosya biçimleri geniş boyutlu resim bilgilerini kendiliğinden sıkıştırılmış biçimde kaydeder. Bu web sayfasını browser’ınıza daha çabuk çağırabilmenizi sağlar.

Regedit'in Püf NoktaLarı

Aşağıdaki püf noktalarını uygulamak için "BaşlatÇalıştır"ı seçin ve komut satırına "regedit" yazın ve tamamı tıklayın.

Belgeler Menüsünü Kaldırın.

HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softWindowsCurrent versionPoliciesExplorer’da Yeni*IkiliDeğeri açın ve dosyaya "NoRecentDocsMenu" yazın. Çift tıklayın. Değer verisini 01 00 00 00 yapın.

Başlat Menüsü’nde Oturumu Kapat’ı Kaldırın.

HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softWindowsCurrent VersionPoliciesExplorer’da Yeni*IkiliDeğeri açın "NoLogOff" yazın.Çift tıklayın. Değer verisini 01 00 00 00 yapın. Eski haline getirmek için 00 00 00 00 yapın.

Temp Klasörünü Otomatik Temizleyin

C:WINDOWSTEMP klasörünü baslangıçta boşaltmak için "AUTOEXEC.BAT" dosyasına "del C:WindowsTemp*.tmp>nul" satırını ekleyin. Bunu yapmadan önce "AUTOEXEC.BAT" dosyasının yedeğini alın.

Günlük Sistem Yedeğini Azaltma-Arttırma

Günlük sistem yedeğini isteğinize göre azaltıp arttırabilirsiniz bunun için "SCANREG.INI"de "MaxBackupCopies=5" değerini azaltın vaya arttırın.

Animasyonsuz Menüler

HKEY_CURRENT_USERControl PaneldesktopWindowMetrics’de sağda "MinAnimate’i 0" yapın.

Scandisk Açılmasın

Bilirsiniz bilgisayarınız kilitlendiği zaman yeniden başlatmak zorunda kalabilirsiniz ve bunun sonucunda bilgisayarınız başlangıçta mavi bir ekranda SCANDISK yapar. İşte bu sinir bozucu olaydan kurtulmak için(Bana göre) "C:" dizininde bulunan "MSDOS.SYS" dosyasında bulunan "[options]" altında bulunan "AutoScan=0" yapın.

"Çalıştır" Listesinin Silinmesi

HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softWindowsCurrent VersionExplorerRunMRU’da sağdaki listeyi silin.

"Bul" Listesinin Silinmesi

Sizin aradığınız dosyaların başkaları tarafından görünmesini istemiyorsanız HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro soft WindowsCurrent VersionExplorerDoc FindSpecMRU bölümüne gelin ve sağ taraftaki listeyi silin.

Masaüstünde Silinmeyen Simgeleri Silebilirsiniz.

Masaüstünde bulunan "Geri Dönüşüm Kutusu, Ağ Komşuları vb.." gibi silinmeyen iconları silebilirsiniz bunun için yapmanız gereken HKEY_LOCAL_MACHINESoftwareMicr osoftWindowsCurrent VersionExplorerDesktopNameSpac e’de alt anahtarlardan istediginizi silin. Dikkat:Eğer bu silmeyi düşündüğünüz öğelerin kopyasını almassanız bir daha geri gelmeyebilirler.

Add/Remove

Kurala uygun bir şekilde kaldıramadığınız programları "Regedit"ten kaldırabilirsiniz. Bunun için HKEY_LOCAL_MACHINESoftware MicrosoftWindowsCurrentVersion Uninstall’ da kaldıramadığınız programların ismini bulun ve silin.

Explorer Logosunu Değiştirin

Internet Explorer penceresinin sağ üst tarafında yer alan minik simgeyi istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz bunun için yerleştirmek istediğiniz görüntüyü 32x32 ebatlarında ve *.BMP formatında olması lazım sonra bu yapmış olduğunuz görüntüyü "Windows" dizini altına yerleştirin. HKEY_LOCAL_MACHINE SoftwareMicrosoftInternet ExplorerMain bölümüne gelin, Düzen menüsünden Yeni * Dize değeri komutunu çalıştırın ve adını "smallbitmap" koyun, değerine ise dosyanın ismini yazın.

Denetim Masasındaki Öğeleri Kaldırın

Denetim Masasında bulunan simgelerin bazılarını veya hepsini kaldırmak istiyorsanız şu yolu takip edin Başlat menüsünden "Çalıştır" komutunu çalıştırın. Ekrana gelecek olan diyalog kutusuna "CONTROL.INI" yazıp Enter tusuna basın.Yüklemesini istemediğiniz simgelerin isimlerini [don’t load] bölümünde belirtmeniz gerekli. Mesela Modem denetim masası simgesinin görünmesini istemiyorsanız bu bölüme "modem.cpl=no" satırını ekleyin.Bilgisayarınızı yeniden başlatın. Diğer denetim masası simgelerinin *.CPL dosyalarının hangileri olduğunu öğrenmek istiyorsanız C:WINDOWSSYSTEM klasöründe *.CPL dosyalarını aratın.

Sisteminizi Başkaları Karıştırmasın

HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softWindowsCurrentVe rsion PoliciesSystem’de Yeni*Ikili Değer açın. İsim olarak aşağıdakilerden herhangi birini verebilirsiniz. Çift tıklayın. Geçerli duruma getirmek için değer verisini duruma göre 01 00 00 00 yazın.

•NoAdminPage (Şifre’de Remote Administrtion yok olur.)

•NoConfigPage (Sistem’de Donanım Profilleri yok olur.)
•NoDevMgrPage (Sistem’de Aygıt Yöneticisi yok olur.)
•NoDispAppearancePage (Görüntü Özellikleri’nde Görünüm yok olur.)
•NoDispBackgroundPage (Görüntü Özellikleri’nde Artalan yok olur.)
•NoDispCPL (Denetim Masası’nda Görüntü simgesi yok olur.)
•NoDispScrSavPage (Görüntü Özellikleri’nde Ekran Koruyucu yok olur.)
•NoDispSettingsPage (Görüntü Özellikleri’nde Ayarlar yok olur.)
•NoFileSysPage (Sistem’de Basarım’da Dosya Sistemi yok olur.)
•NoProfilePage (Şifre’de SUser Profiles yok olur.)
•NoPwdPage (Şifre’de Şifre Değiştir yok olur.)
•NoSecCPL (Denetim Masası’nda Şifre simgesi yok olur.)
•NoVirtlMemPage (Sistem’de Başarım’da Sanal Bellek yok olur.)

CPU’nuzun kimliği

Bunun için CPU’nuz Intel olmalı. Önce "Bilgisayarım"ı sağ tıklayın, menüden "Özellikler"i seçin. Açılan tabloda CPU’nuzun türünü göremeyeceksiniz. Sadece "GenuinIntel" yazar.Windows’unuz CPU’nun Pentium mu, yoksa 486 mı olduğunu tanımıyor mu? Bunun için HKEY_LOCAL_MACHINEHardwareSyst emCentralProcessor 0VendorIdentifier’i iki kere tıklayın. Açılan kutuda Genuine ve Intel kelimelerinin arasına bir boşluk koyun. Tamam’ı tıklayın değişimi anında göreceksiniz.

Geri Dönüşüm Kutusunun İsmini Değiştirebilirsiniz.

Bilirsiniz Geri Dönüşüm Kutusunun ismi değişmez değiştirmek için ne yapsanız nafile. Ama işin kolayı var oda HKEY_CLASSES_ROOTCLSID{645FF04 0-5081-101B-9F08-00AA002F954E} anahtarına tıklayın. Sağ da "Varsayılan" satırının karşısında "Geri Dönüşüm Kutusu" yazılı olduğunu göreceksiniz. "Varsayılan"ı iki kere tıklayın Geri Dönüşüm Yazan yere dildiğinizi yazabilirsiniz. Bilgisayarı yeniden başlatmanız gerek.

Explorer’in URL Listesini Silin.

Daha önceden girdiğiniz internet adreslerinin URL listesinde görünmesini istemiyorsanız HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softInternet Explorer TypedURLs anahtarına gelin ve sağ tarafta bulunan listeyi silin.

Sisteminizi Başkaları Karıştırmasın 2

HKEY_CURRENT_USERSoftwareMicro softWindows CurrentVersionPoliciesExplorer ’da Yeni*IkiliDeğeri açın. İsim olarak aşağıdakilerden herhangi birini verebilirsiniz. Çift tıklayın.Geçerli duruma getirmek için deger verisini duruma göre 01 00 00 00 veya 1 yapın.

•NoAddPrinter (Sisteme yeni yazıcı eklenemez.)

•NoClose (Oturumu Kapat yok olur.)
•NoDeletePrinter (Sistemde yazıcı iptalini önler.)
•NoDesktop (Masaüstünde birşey gözükmez.)
•NoDrives ("Bilgisayarım"’da sürücüler gözükmez.)
•NoFind ("Bu"l yok olur.)
•NonetHood ("Ağ Komşuları" yok olur.)
•NoRun ("Çalıştır" yok olur.)
•NoSetTaskbar (Baslat/Ayarlar/Görev Çubuğu & Başlat Menüsü yok olur.) •NoSaveSettings (Çıkışta ayarları kaydetmez.)

EkLe kaLdırdan Programı kaLdıramıyanLar için

Bazen yanlışlıkla proramı bilgisayarınızdan silmek için programın klasörünü silersiniz. Bu durumda Denetim Masası / Program Ekle-Kaldır da o programı kaldırmaya çalıştığınızda kalkmaz. Bunun için tweakui yardımcı programı kullanabilirsiniz. Yoksa Başlat/Çalıştır/Regedit i çalıştırın

(Çalıştır"ı klavyeden çalıştırmak için win tuşu ile R tuşuna basın.)

1- HKEY_LOCAL_MACHINE "i yanındaki + yı tıklayın açılan listeden

2- Software "i açın, aynı şekilde takip edin

3- Microsoft "u açın

4- Windows "u açın

5- CurrentVersion "u açın

6- Uninstall" ı açın

(Bilgisayarım \HKEY_LOCAL_MACHINE\ Software\ Microsoft\ Windows\ CurrentVersion\ Uninstall)

Burada Program-Ekle kaldır daki listeyi göreceksiniz. Listeden kaldıramadıklarınızı DEL tuşuna basarak silin...

www Nedir ?

World Wide Web Nedir?

WWW, Web, ya da W3 (World Wide Web), yazı, resim, ses, film, animasyon gibi pek çok farklı yapıdaki verilere kompakt ve etkileşimli bir şekilde ulaşmamızı sağlayan bir çoklu hiper ortam sistemidir. Hiper ortam, bir dökümandan başka bir dökümanın çağırılmasına (navigate) olanak sağlar (iç içe dökümanlar). Bu ortamdaki her veri (object), başka bir veriyi çağırabilir (link). Link, aynı döküman içinde başka bir yere olabildiği gibi, fiziksel olarak başka bir yerde (internet üzerindeki herhangi bir makinada) de olabilir. Bütün bu farklı yapıdaki veriler uygun bir standart ile bir arada kullanılıp bir Web Listeleyicisinde (Web Browser) görüntülenebilir. Web'in diğer bir işlevi de, öteki bazı internet servislerini kendi içerisinde barındırmasıdır (ftp, gopher, news, wais gibi).
Web uygulamaları (Web sayfaları),Web Listeleyicilerinde (Browser, Gezgin, Tarayıcı) görüntülenir. Web sayfaları, başka sayfalara ve değişik türden verilere hiper linkler içermektedir. Buralara fare ile tıklayarak, başka sayfalara, oradan da başka sayfalara geçeriz. Bu aslında çok basit bir bilgiye ulaşım modeli. Web Sistemleri, kullanılan platformdan bağımsızdır. Bir Macintosh, Pc ya da Unix Web Listeleyicisi aynı sayfaları, aynı şekilde alırlar. Sayfaların alındığı Web Servisleri de farklı bilgisayar platformlarında olabilir. Web Listeleyicileri ve Web Servis Sağlayıcı Ortamlar hemen hemen tüm dünyada her yerde vardır ve global olarak kullanımları üstel bir şekilde artmaktadır.
Web yapısının bu kadar çok kabul görmesinin bazı sebeplerini sıralamak gerekirse :
• Herşeyden önce Web, açık bir sistem. Platform, bilgisayar, işletim sistemi vb bağımlı değil.
• Web üzerinden pek çok bilgi kaynağına kolayca erişilebilir.
• Web uygulamaları geliştirmek ve bunları kullanıma sunmak çok kolay. Çoğu durumda, uzmanlık gerektirmiyor ve fazla bilgisi olmayan birisi bile Web sayfaları dizayn edip kullanıma sunabilir.
• Web ortamları artık son derece dinamik. Java ve ActiveX kullanarak, tamamen konfigüre edilebilir client (istemci) uygulamaları geliştirmek mümkün. Java kullanarak, söz gelimi bir firma, ürün tanıtımları için, dinamik bir şekilde kendiliğinden oluşan uygulamalar yaratabilir ve sayfa içerikleri kendiliğinden değişebilir.Bir kullanıcı, isteğine bağlı bir şekilde, bağlandığı bir veri tabanından bilgileri istediği gibi farklı gruplarda isteyebilir (client side corporation).
• Aranılan bilgilere, birtakım tarama mekanizmaları (Search Engines) sayesinde kolayca ulaşılabilir.
Klasik Web tanımı böyle. 1996'dan sonra, Web'in başka bir işlevi daha ortaya çıktı : Web aslında bir işletim sistemi!! Birbirine bağlı bilgisayarlar arasında veri paylaşımı için kuralları olan, iyi bir grafik ara birimli bir işletim sistemi. Şu an bile, Web arayüzü ile, sabit diskimizdeki dosyalar arasında gezinebiliriz. Tıpkı, başka bilgisayarlardaki sayfalar arasında gezindiğimiz gibi. Web arayüzlü işletim sistemleri konusunda ciddi araştırmalar var.

işLemciLer NasıL ÇaLısır ?

İşlemciler (CPU) Nasıl Çalışır?

CPU'nun (Central Processing Unit, Merkezi İşlem Birimi)

Bilgisayarlarımızın temel parçası olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bir sistemdeki herhangibir parça ne işe yararsa yarasın mutlaka işlemciye (yazının daha başı ama kalan bölümde CPU yerine hepimizin kullandığı işlemci kelimesini kullanacağım) bağımlı olarak çalışır. Klavyedeki tuşlara her basışınız, yaptığınız her fare hareketi bile bir şekilde işlemciye uğrar. Kullandığınız işlemci, herşeyden önce sisteminizin performansını ve kullanabileceğiniz işletim sistemlerini belirler. Hatta çoğumuz bilgisayar alırken ilk önce işlemciyi belirleriz. Şimdi AMD - Intel savaşını (çok istediğinizi biliyorum ama bu yazının amacına pek uygun değil) bir yana bırakıp işlemcilerin nasıl çalıştığına bir göz atalım.




Mantık Kapıları ve Boolean Mantığı

Hangi işlemciyi kullanırsanız kullanın çalışma prensibi aynıdır: Bir işlemci elektriksel sinyalleri 0 ve 1 (ikili sistemle çalışan bilgisayarlarımız için anlamlı olan tek değerler) şeklinde alır ve verilen komuta göre bunları değiştirerek sonucu yine 0'lardan ve 1'lerden oluşan çıktılar halinde verir. Sinyal yollandığı zaman ilgili hatta bulunan voltaj o sinyalin değerini verir. Örneğin 3.3 voltla çalışan bir sistemde 3.3 voltluk bir sinyal 1, 0 voltluk bir sinyal de 0 değerini üretir.

İşlemciler aldıkları sinyallere göre karar verip çıktı oluştururlar. Karar verme işlemi her biri en az bir transistörden oluşan mantık kapılarında yapılır. Transistörler, girişlerine uygulanan akım kombinasyolarına göre devreyi açıp kapayabilen ve bu sayede de elektronik bir anahtar görevi gören yarıiletken devre elemanlarıdır. Modern işlemcilerde bu transistörlerden milyonlarca tanesi aynı anda çalışarak çok karmaşık mantık hesaplarını yapabilirler. Mantık kapıları karar verirken (yani akımın geçip geçmeyeceğini belirlerken) Boolean Mantığı'nı kullanırlar. Temel Boolean operatörleri AND (ve), OR (veya) ve NOT'tır (değil). Bu temel operatörlerle birlikte bunların değişik kombinasyonları kullanılır, NAND (not AND) gibi.

Bir AND kapısının 1 değerini verebilmesi (yani akımı iletebilmesi için) iki girişindeki değerin de 1 olması (yani iki girişinde de akım olması) gerekir. Aksi takdirde 0 değerini verecek; yani akımı iletmeyecektir. OR kapısında ise akımın iletilmesi için girişlerin ikisinde de akım olmalı veya ikisinde de akım olmamalıdır. NOT kapısı ise girşindeki değerin terisini çıkışına verir.





NAND kapıları çok kullanışlıdır, çünkü bu kapılar sadece iki transistör kullanarak üç transistörlü AND kapılarından daha fazla işlevsellik sağlarlar.

Bunların yanında NOR (not OR), XOR (eXclusive OR) ve XNOR (eXclusive not OR) gibi değişik kapıların değişik kombinasyonlarından oluşan ve çok daha farklı aritmetik ve mantık işlemleri için kullanılan kapılar vardır.

Bu mantık kapıları dijital anahtarlarla beraber çalışırlar. Oda boyutundaki bilgisayarların zamanında bunlar bildiğimiz fiziksel anahtarlardı fakat günümüzde MOSFET (Metal-Oxide Semiconductor Field-Effect Transistor) denen bir çeşit transistör kullanılır. Bu transistörün basit ama hayati öneme sahip bir görevi vardır: Voltaj uygulandığında devreyi açarak veya kapatarak tepki verir. Genel olarak kullanılan MOSFET türü, üst sınırda veya ona yakın voltaja sebep olan bir akım uygulandığında devreyi açar, uygulanan voltaj 0'a yaklaşınca da devreyi kapatır. Bir programın verdiği komutlara göre milyonlarca MOSFET aynı anda çalışarak gerekli sonucu bulmak için akımı gerekli mantık kapılarına yönlendirir. Her mantık kapısı bir veya daha fazla transistör içerir ve her transistör akımı öyle kontrol eder ki, sonuçta devre kapalıyken açılır, açıkken kapanır veya mevcut durumunu korur.

AND ve OR kapılarının şemalarına bakarak nasıl çalıştıkları hakkında fikir sahibi olabiliriz. Bu iki kapıda iki sinyal alıp onlardan bir sinyal üretir. AND kapısından akım geçmesi için girişlerine uygulanan sinyallerinin ikisinin düşük de voltajlı (0) veya ikisinin de yüksek voltajlı (1) olması gerekir. OR kapısında ise giriş sinyallerinden birinin değerinin 1 olması yeterlidir akımın geçmesi için.

Her girişteki elektrik akışını o girişin transistörü belirler. Bu transistörler devrelerden bağımsız ayrı elemanlar değillerdir. Çok miktarda transistör yarı-iletken bir maddenin (çoğu zaman silikonun) üzerine yerleştirilip kablolar ve dış bağlantılar olmadan birbirine bağlanır. Bu yapılara entegre devre denir ve ancak bu entegre devreler sayesinde karmaşık mikroişlemci tasarımları yapılabilir.

Güncel işlemciler mikroskobik boyuttaki transistörlerin dirençler, kondansatörler ve diyotlarla bir araya getirilmesinden oluşan milyonlarca karmaşık mantık kapısından oluşur. Mantık kapıları entegre devreleri oluştururken entegre devreler de elektronik sistemleri oluşturur.

işlemci örnekleri

İnternet TerimLeri SözLüğü

56 K Line :

Saniyede 56.000 bit taşıyabilen telefon hattı (leased-line). Bu hızda 1 MB dosya yaklaşık olarak 3 dakikada gelir.

ADN :

(Advanced Digital Network) Genellikle 56 Kbp leased-line lar için kullanılır.

Applet :

HTML sayfasının içine gömülebilen küçük java programıdır.

Archie :

Anonymous FTP site larındaki dosyaları bulmak için kullanılan araç-program.

ARPANet :

(Advanced Research Projects Agency Network) 60 ların sonu 70 lerin başında Amerika Savunma Bakanlığı tarafından, olabilecek bir nükleer savaşta ayakta kalabilecek WAN projesi. Internet in oluşmasındaki temel taş.

Backbone :

Network üzerindeki temel geçiş yollarını (pathway) oluşturan yüksek hızlı hat ve bağlantılarının oluşturduğu yapı.

Bandwidth :

Bir bağlantıdan yollayabileceğiniz bilgi miktarı.

Baud :

Genel kullanım olarak bir modemin bir saniyede ne kadar bit alıp verebileceğinin göstergesidir.

BinHex :

(BINary HEXadecimal) ASCII olmayan dosyaları ASCII formatına çevirme methodu. E-mail ları sadece ASCII olarak okuyabileceğimiz için bu tür çevirime ihtiyacımız var.

Bit :

(Binary DigIT) 2 lik düzendeki basamak sayısı. Yani 1 yada 0. Kompüterize edilebilen en küçük veri birimi.

BITNET :

(Because It’s Time NETwork (or Because It’s There NETwork)). Internet’ten ayrı olarak sadece eğitim kurumlarına özel bir network. Internet ile aralarında e-mail alışverişi mevcuttur. Bu nedenle Listserv ler her iki network ün de popüler araçlarındandır.

Bps :

(Bits-Per-Second) 2 bağlantı noktası arasında verinin ne kadar hızlı transfer edildiğinin göstergesi. Örneğin bir 28.800 Bps modem saniyede 28.800 bit transfer edebilir.

Browser :

Şu anda bu sayfayı okumak için kullanmakta olduğunuz program.

BTW :
By the way (Bu arada)- Genellikle online forumlarda kullanılan kısaltma.

Byte :

Tek bir karakteri temsil eden Bit kümesi. Genellikle 1 byte 8 bit den oluşur. (Ölçüme bağlı olarak daha fazla da olabilir)

Certificate Authority :

SSL bağlantılarda kullanılan Güvenlik Sertifikaları (Security Certificates) nı sağlayan otorite.

CGI :

(Common Gateway Interface) - Server daki programların birbirleri ile iletişim kurmalarını ya da diğer programların Web Server ile nasıl iletişim kuracaklarını belirleyen kurallar seti. Genellikle web server dan data yı alan ve bu data ile küçük işlemler yerine getiren (forma yazılan bilgileri e-mail olarak atmak gibi) küçük programlardır.

Cgi-bin :

Web Server da CGI dosyalarının bulunduğu dizine verilen genel isim.

Client :

Bir server ya da başka bir bilgisayar ile bağlantı kurup veri alış-verişinde bulunulmasını sağlayan yazılım.

Cookie :

Internet te en çok kullanılan anlamıyla, Web Server tarafından Web Browser a gönderilen, Browser tarafından save edildikten sonra Server dan yapılan ek istemler sırasında tekrar server a gönderilen bilgidir. Cookie ler login yada registration bilgileri, alişveris kartı vs. gibi bilgileri içerebilirler.

Domain Name :

Bir Internet sitesini tanımlayan adres. (www.xxx.com.tr gibi)

Ethernet :

LAN daki ağlama (networking) işlemleri için kullanılan oldukça yaygın bir metod. Ortalama hızı yaklaşık olarak 10.000.000 bps dir.

FAQ :

(Frequently Asked Questions) Sıkça Sorulan Sorular.

FDDI :

(Fiber Distributed Data Interface) Fiber optik kablolar üzerinden veri alışverişi standartı. Ortalama hızı 100.000.000 bps dir

Finger :

Diğer Internet Sitelerindeki kullanıcıları tesbit etmek (locate) etmek için kullanılan bir Internet aracı.

Fire Wall :

Bir LAN'ı (Local Area Network) güvenlik amacıyla 2 yada daha fazla parçaya bölen yazılım ve donanım kombinasyonudur.

FTP :
(File Transfer Protocol) Internet sitelerinden dosya alışverişinde bulunabilmek için kullanılan protokol.

Gateway :

Birbirine benzemeyen iki protokol arasında bağlantıyı sağlayan donanım ya da yazılım seti ne Gateway denir.

Hit :

Browser tarafında Web Server a yapılan Tek bir isteme hit denir. Örneğin 3 adet resim içeren bir sayfa çağrıldığında 4 adet hit olur. 1 adet sayfa için + 3 adet de içindeki resimler için.

Host :

Network üzerinde diğer makinalara servis veren herhangi bir makina.

IMHO :

(In My Humble Opinion) online forumlarda kullanılan kısaltma.

Internet :

(Büyük I ile başlayan) Bildiğimiz Internet;)

Internet :
2 veya daha fazla network ün birleşmesiyle oluşan yapı.

Intranet :

Firma içinde bildiğimiz Internet yazılımlarının kullanıldığı sadece firmaya özel network.

IP Number :

Internet üzerindeki her bir makinaya ozel, noktalarla birbirinden ayrılan 4 kısımdan oluşan sayı. 195.142.130.1 gibi.

IRC :

(Internet Relay Chat) Internet üzerinde çok kullanıcılı sohbet ortamları.

ISDN :

(Integrated Services Digital Network) 128.000 bps hızındaki özel telefon hattı. (Normal hatların hızı 56.000 - 64.000 bps dir).

JDK :

(Java Development Kit) - Sun Microsystems in java uygulamaları ve applet ler yazmak, test ve debug etmek için geliştirdiği yazılım paketi.

Leased-Line :

24 saat, 365 gün açık olan telefon hattı.

Listserv :

Kullanıcıların mesaj alışverişinde bulundukları listeler.

Mailing List :

Kullanıcının tek bir adrese mesaj göndererek, üye olan kullanıcılara bu mesajın dağılmasını sağlayan mesajlaşma sistemi.

MIME :
(Multipurpose Internet Mail Extensions) ASCII olmayan dosyaları standart e-mail e eklemeye yarayan standart. Örneğin yazdığınız bir e-mail içine bir grafik koyabilmenizi sağlayan bir standart. (Bu mail in düzgün okunabilmesi için alıcının programının da MIME standartını destekliyor olması gerekmektedir.

Mirror :

Genellikle bir şeyin tam olarak aynısının kopyasının alınmasıdır. Bu bir hard disk, yada ftp site yada web site olabilir.

Modem :

(Modulator-DEModulator)ISS lere bağlanmaya yarayan parça.

Mosaic :

Mac, Windows, Unix için aynı arayüze sahip ilk WWW Browser.

MUD :

(Multi- User Dungeon or Dimension) Genellikle text ortamında kullanıcıların belirli karakterlerin yerine geçerek oynadıkları oyunlar.

MUSE :

(Multi-User Simulated Environment) Daha az şiddet içeren bir MUD çeşidi.

Netizen :

Internet’i kullanan kişiler için "citizen" den türetilmiş bir isim. (Internet sakini)

Network :

Kaynaklarını paylaşmak için birbirine bağlanmış 2 veya daha fazla bilgisayarın oluşturduğu yapı.

Newsgroup :

USENET üzerindeki tartışma gruplarına verilen isim:

NIC :

(Networked Information Center) - Bir network için bilgilerin tutulduğu birime denir. En meşhuru domain isimlerinin kaydının yapıldığı InterNIC dir. NIC (Network Interface Card) network kartlarına da bu isim verilir.

NNTP :

(Network News Transport Protocol) - Sunucu ve istemci tarafından kullanılan USENET postinglerini TCP/IP uzerinden taşımaya yarayan protokole verilen isimdir.

Node :

Network e bağlı olan bilgisayar.

Packet Switching :

Internet üzerindeki data taşıma metodu. Paket anahtarlamalarda veriler parçalara ayrılır. Bu parçalarda verinin nereden geldiği ve nereye gitmekte olduğu bilgileri vardır. Bu sayede aynı hat üzerinden değişik adreslere giden veriler taşınabilir.

POP :

(Point of Presence veya Post Office Protocol) Point of Presence anlamında network un bağlanılabilecek bir noktasının bulunduğu şehir yada lokasyon. Örneğin ISP niz Ankara'dan sonra Istanbul'da bir POP açıyoruz derse, İstanbul'dan Ankara’daki merkeze bağlı olan ve İstanbul'luların dial-up olarak şehiriçi arayarak bağlanabilecekleri bir İstanbul şubesi açıyor demektir. Post Office Protocol anlamında ise Eudora, Pegasus gibi mail programlarının mail alışverişinde kullandıkları protokol anlaşılmaktadır.

Port :

Internet’teki anlamı URL adresinin sonunda : ile ayrıldıktan sonra gelen sayıdır. Orneğin Web server lar genellikle 80 numaralı portu kullanırlar. Eğer standart dışı bir port kullanılıyorsa domain isminin sonunda bu numara belirtilir. Örneğin gopher://peg.cwis.uci.edu:7000/ gibi. Normalde standart gopher port u 70 dir. Ama burada standart olmayan bir port kullanıldığı için adresin sonunda bu port belirtilmiştir.

PPP :

(Point to Point Protocol) Internet için TCP/IP bağlantısını modem ile kurmak için oldukça sık kullanılan bir protocol.

Router :

2 veya daha fazla network arasındaki bağlantıyı sağlayan özel amaçlı bilgisayar. Bu bilgisayar bütün vaktini hangi adresten gelen paketlerin hangi adrese hangi yol üzerinden gideceğini ayarlamakla geçirir.

Security Certificate :

SSL protokolü tarafından güvenli bağlantılar için kullanılan bilgiye verilen isimdir. (Güvenlik Sertifikasi) SSl bağlantısının gerçeklesebilmesi için her iki tarafın da geçerli Güvenlik Sertifikasına sahip olması gerekir.

SLIP :

(Serial Line Internet Protocol) PPP gibi modem üzerinden Internet e bağlanmak için kullanılan bir protocol. Genellikle UNIX server lara bağlanmak için kullanılır. Artık yerini PPP ye bırakıyor.

SMDS :
(Switched Multimegabit Data Service) Çok yüksek data transferleri için geliştirilen bir standart.

Spam (Spamming) :

Mesaj listelerini yada USENET i kullanarak istemeyen kullanıcılar da dahil olmak üzere bir mesajı göndermek.

SQL :

(Structured Query Language) - Veritabanına sorgulama göndermek için kullanılan özel bir programlama dilidir.

SSL :

(Secure Sockets Layer) - Netscape Communicaations tarafından tasarlanan, Internet üzerinden şifrelenmiş, güvenli iletişimi sağlayan protokoldür. SSL çoğunlukla browserlar ile server lar arasındaki iletişimlerde kullanılır. https ile başlayan bir Internet adresinde SSL bağlantısının kullanılacaği anlaşılır. SSL bağlantısındaki her iki tarafın da Güvenlik Sertifikasına (Security Certificate) sahip olması gerekir. Her iki taraf da bilgiyi göndermeden önce şifrelerler. Ve bu şifreyi sadece doğru Güvenlik Sertifikasına sahip olan karşı taraf çözebilir.

T-1 :

1.544.0 bps hızında leased-line bağlantısı. Bu oldukça yüksek bir hız olmasına rağmen (1 MB yaklaşık olarak 10 saniyede transfer edilir) full-screen, full-motion video için yeterli değildir.

T-3 :

44.736.0 bps hızındaki leased-line bağlantısı. Bu hız full-screen, full-motion video için gereken daha fazla bir hızdır.

Terminal Server :
Özel amaçlı, bir tarafında birçok modem takmak için yerler olan, diğer tarafında da LAN yada host makinası ile bağlantıyı sağlayan bilgisayara verilen isim.

URL :

(Uniform Resource Locator) WEB in bir parçası olan bir kaynağın adresini belirtmek için kullanılan standart.

USENET :

Dünya çapındaki kullanıcıların birbirleriyle yazışabildikleri 10.000 den fazla tartışma grubunun bulunduğu sistem.

UUENCODE :

(UNIX to UNIX Encoding) Binary dosyaları ASCII ye çevirerek Internet üzerinden E-mail sayesinde transferini mümkün kılan çevrim metodu.

WAIS :

(Wide Area Information Servers) Networkler arasında çok büyük miktarlarda bilgiyi indeksleyerek aranabilir bir veri tabanı oluşturup bunu kullanıma sunan ticari bir yazılım paketi.

WAN :

(Wide Area Network) Sadece bir bina yada kampüsten daha geniş bir alanı kapsayan network. (Küçük boyuttakilere verilen isim LAN -local area network, orta boyuttakilere ise MAN - middle area network'dür.)

DİLİMİZ ÜZERİNE

Dilimiz, konuşma dilimizden çok yazı dilimiz, yıllardan beri, yüzyılı aşkın bir sürevden (zamandan) beri durmadan değişiyor. Değişmesini bir dileyen oldu bir buyuran oldu diye değil, değişmesi gerektiği için, değiştirmek zorunda olduğumuzdan, içimizden duyduğumuz için değişiyor. Elimizdeki dille, dünden kalan dille, istediğimizi söyleyemediğimiz, istediğimiz gibi söyleyemediğimiz için değişiyor.

Bu değişme, bir bakıyorsunuz hızlanıyor, çok kimseleri şaşırtacak, başlarını döndürecek kadar hızlanıyor; bir bakıyorsunuz ağırlaşıyor, artık duracak sanıyorsunuz. Ama durmuyor. Durdurmak kimsenin elinde değil; durdurabilsek, çoktan durduracaktık. Yazarlarımızın bir bölüğü ta başlangıçtan beri, bu değişmeye sinirleniyor, bu değişmeyi istemiyor. Kimi öfkelenip bağırıyor. Sonra öfkeleneni de, eğlenip alay edeni de değişmeye uyuyor, dilini değiştiriyor; bir gün önce istemediği yeni dille yazıyor. Türkçede, yazı dilimizden Arap dilinin, Fars dilinin kurallarına göre kurulmuş isim, niteç (sıfat) öbeklerinin nasıl kaldırıldığını bir düşünün. Yazarlarımız, en ünlü yazarlarımız, karşı koymak için neler yapmadılar! "Tamlamalar kalkarsa Türkçe yazı yazılamaz... Dilimiz çirkinleşir..." dediler: Genç Kalemciler'e ters baktılar, saldırdılar. Genç Kalemciler yenildi, bozuldu, ezildi sandık. Bir de baktık ki onların dediği oluvermiş, tamlamalar ortadan kalkıvermiş. Dilimize bir güzellik verdikleri söylenen o tamlamalar bize bir çirkin görünüverdi! O sözcükleri atacak olursak birbirimizle anlaşamayacakmışız; yeni sözcükler (türetme değil) �uydurma� imiş, kimse bilmiyormuş. Doğrusu, biz eski sözcükleri bilmiyoruz da asıl yeni sözcükleri biliyor, asıl onları anlıyoruz. Bunu görmek istemiyorlar.

Yazarlarımızın bir bölüğünün yeni dile karşı koymaya kalkmalarının dil için de, o yazarlar için de büyük kötülükleri oluyor. Dil için de kötülüğü oluyor, çünkü yeni dil, yazarların, yani kendisini asıl kullanacak kimselerin payı olmadan kuruluyor; bu yüzden birtakım zevksizliklerin önüne geçilemiyor. Yazarlarımız için kötü oluyor, çünkü yarın onlar küçük düşecekler. Bu dili ister istemez kullanacaklar, daha doğrusu isteyerek, öteden beri istediklerini sanarak kullanacaklar. Bunun böyle olacağına hiç kuşkumuz yok. Çünkü bu iş şunun bunun istemesiyle, buyurmasıyla olmuyor; bu iş yüz yıldan beri bütün ulusun buyurmasıyla oluyor. Türk ulusu yeni bir dil arıyor, istediğini istediği gibi söyleyecek, beyin dili olabilecek bir dil arıyor. Kimi yazarların buna karşı koymaları değil, bunu anlayıp o dilin kurulmasına çalışmaları gerekir.

Nurullah ATAÇ

DİLİMİZİN GELİŞMESİ ÜZERİNE

Dilimizin gelişmesi, batılılaşma çabamızın, devrimlerimizin zorunlu bir sonucudur. Bir uygarlık değiştiriyoruz. Doğunun durgun, içine kapanık, bir azlığın çıkarına kurulmuş ortaçağ toplum düzeninden ayrılmaya çalışıyoruz. Yaşayışımızın bütün alanlarında bu gidişin kaçınılmaz etkileri olacaktır. Dilimiz de ister istemez bu akıma uyacak, giderek batı uygarlığının gereklerini karşılamaya yeterli bir dil olacaktır. Gelişmenin gerçek anlamı da bu değil midir?

Arınması gerekli bir dilimiz var bizim. Bu daha çok aydın çevrelerin dilidir. Çoğunluğun pek anlamadığı, konuşmadığı bir dil. Buna yazı dili, bilim, sanat dili diyenler var. Gerçekte yapmacık, yaşama gücünü yitirmiş, Osmanlıca artığı bir dildir bu. Yalnız sözcükleri (kelimeleri) bakımından değil, dokusu, söz dizimi bakımından da konuşulan Türkçeyle pek ilgisi yoktur. Yüz elli yılı aşan bir süreden beri değişegelen Osmanlıcanın bugünkü durumudur.

Osmanlıca, Osmanlı aydınlarının diliydi. Arapça, Farsça, okumuşlardı onlar. Bu dilleri kullanmakta bir sakınca görmezlerdi. Yaşayışı, düşünüşüyle, beğenileriyle, halktan uzaklaşmış kimselerdi. Çoğunluğun dışında mutlu bir azınlıktılar. Bunu bir erdem sayarlardı. Onların gözünde halk, kaba saba bir topluluktu. Dili de öyleydi. İncelikten, derinlikten uzak, anlatım gücünden yoksundu. Arapça, Farsça dururken elin kaba Türkçesiyle uğraşacak değillerdi ya! Üstelik böylece daha bir bilgili, derin sayılır, saygı da görürlerdi.

Bilimin de, sanatın da, dilin de kaynağı halktır. Halkın tutmadığı, anlamadığı, benimsemediği hiçbir şey yaşamaz. Halka dirsek çevirmiş aydının, halkın konuşmadığı dilin ileri bir toplumda yeri yoktur. Biz yeni eriyoruz bu gerçeğe. Halka yönelişimizin nedeni budur. Arınma işte bu yönelişin gereğidir. Bunu birkaç kişinin özentisi gelgeç bir akım sayanlar, ya bu gerçeği anlamıyorlar, ya da anlamak işlerine gelmiyor. Her çağda çıkarını kurulu düzende gören kimseler olmuştur.

Arınmanın en az güçlük gösteren yanı, Türkçe karşılığı olan yabancı sözcüklerin atılması, kullanılmamasıdır. Kendimizi biraz sıkıya koyduk mu kolayca başarabiliriz bunu. Eş anlamlı sözcüklerin dilimize bir güç kazandıracağına, böylece dilimizin zenginleşeceğine inanmıyorum. Kimi yerde gerçek, kimi yerde hakikat, kimi yerde de realite demenin dilimize olsun, diyeceklerimize olsun bir yararı dokunur mu?

Türkçe karşılığı olmayan Arapça, Farsça sözcükleri ne yapacağız? Biz kullansak bile bizden sonrakiler kullanmıyacaklar onları. Frenkçelerini de alamayız. Bir çıkmazdan başka bir çıkmaza girmek olur bu. Gerçi okullarımızda batı dilleri okutuluyor, okutuluyor ya, gene de köklerine inilmiyor onları; Yunanca, Latince gösterilmiyor, bu dillerin ürünleri incelenmiyor, Batı ekinin (kültürünün) temellerine yabancıyız biz. Böyle olmasaydı bile alamazdık batı dillerini. Okumuş bir azlığın anlayabildiği bir dile gidemezdik. Tek çıkar yol, anlaşılır Türkçe köklerden sözcük türetmek, bir de, bölgesel sözcükleri, deyimleri gün ışığına çıkarmaktır.

Gelişmenin arınmayı da içine alan daha geniş bir anlamı vardır. Salt bir sözcük işi değildir gelişme. Batı dillerindeki bütün sözcüklere Türkçe karşılık bulmak da değildir. Bir kavram birkaç sözcükle de anlatılabilir. İş, Türkçe yazmaktadır.

Şu yazı dilinin yapmacık, tekdüze söyleyişini sürdürdükten sonra, istediğimizce Türkçe sözcük kullanalım, dilimiz gelişmiş olmayacaktır. Konuşulan Türkçeyi alacağız. Yalnız İstanbul Türkçesi değil benim dediğim İstanbul'un dışında da Türkçe konuşulur. Hem daha bir Türkçe konuşulur. Büyük, güçlü bir kaynak var önümüzde. Pek el değmedik, işlenmedik bir gömü. Sıcak, kıvrak, soluk alıp veren, yaşama gücünü tüm halkımızdan alan bir dil. İşte biz bu dili işleyeceğiz. Halkımızın konuştuğu gibi yazacağız. Buna karşı duranlar, bunu beğenmeyenler bir devrik tümce bellemişler, ona tutuluyorlar. Devrik tümce olmazmış, dilimizin kurallarına aykırı düşermiş bu. Doğru değil dedikleri. Biz çoğu devrik tümcelerle konuşuyoruz. Bunu kurallara aykırı bulanlar önce savundukları kuralların dilimize uyup uymadığını düşünsünler. Diller kurallardan çıkmaz, kurallar dilden çıkar. Oysa, konuşur gibi yazmak yalnızca bir devrik tümce işi de değildir. Öyle olsaydı bundan kolay mı olurdu?

Diller, yazarların, düşünürlerin sanatçıların yazılarıyla gelişir. Daha çok sanatçıların, ozanların öykücülerin, romancıların. Dili en iyi onlar kullanır, gelişmesine en çok onlar emek verirler. Dil uzmanları, kurumlar, kurullar, dernekler dillerin gelişmesinde ancak yardımcı olabilirler. Bilimsel çalışmaların verilerini değerlendiren yazarlardır, sanatçılardır. Bir yazar, bir sanatçı diyeceklerini daha iyi bir anlatmak istedi mi yolunu kendisi bulur. Uzmanlara danışmaz. Yeni bir sözcük mü gerekiyor? Kendisi bulur onu. Nitekim bu gereği duyan da kendisidir. Ya beğenir uzmanların yaptıklarını, ya beğenmez. Beğenirse kullanır, beğenmezse kendisi arar bulur. Başka yolu yoktur bunun. Yeni sözcükler yaza kullana yerleşirler, yayılırlar. Yazarlar kullanmadıkça kimse çıkaramaz onları sözcüklerden, kimse yaşatmaz.

Büyük bir yapıya, geleceğin ileri Türkçesine çalışılan bir çağda yaşıyoruz. Elbirliğiyle başarılacak bir iş bu. Dilini seven, diline saygı duyan aydın kişi, dilerse bir şeyler getirebilir bu yapıya. İşe yaramak isteyen için bu ne güzel iş, ne büyük mutluluktur.

......

DİLDE BİRLİK VE ALFABE BİRLİĞİ

Türk ruhunun en saf ve engin yaratılışının eseri olan Türk dili, asırlar boyunca ileri medeniyetlerin taşıyıcısı ve milli kültürümüzün biricik koruyucusu olmuş, belli başlı özellikleri sebebiyle de bağımsız dünya dilleri arasına girmiştir.

Türkçenin ele geçen en eski yazılı örnekleri 5. yüz yıl ve sonrasına ait ise de Türk diline bağlı olarak gelişen bir yazı dilin bulunduğu hakikattir. Ele geçen yazı dilinin örneği olacak derecede büyük ve okunabilir en eski metinler ise Orhun Kitabeleri�dir. (Moğolistan'da bulunmuş olan 6 satırlık Çoyr yazıtı ise tarihi bilinen en eski metindir. İlteriş Kağan'a katılan bir askeri anlatan bu metin 687-692 arasında yazılmış olmalıdır.)

Türkler eski zamanlardan beri bir birlerinden çok uzak ve farklı coğrafyalarda ve değişik medeniyetlerin tesiri altında yaşadıkları için aralarında dil hıususunda lehçe ve şive bakımından bir takım ayrılıklar olmuştur.

Tarihi Çin yazılı kaynakları çok eski devirlerde bile bu tür dil farklılıklarımızın olduğunu haber vermektedir. Bu farklılıklar, yazılı bir edebiyatın vücuda getirilmemiş olması ve bu toplulukların sürekli olarak bir birleri ile münasebette bulunmamaları sebebiyle zaman içerisinde büsbütün derinleşerek kopma noktasına gelmiştir.

�Dilde Birlik� bugün için çok yeni bir siyasi hedef olmakla beraber Türkler arasında daha önceki dönemlerde gerçekleşmiştir. Bunu, 8. yüzyılın ilk yarısında Göktürk alfabesiyle yazılan Orhun kitabeleri�nden anlamaktayız. Çünkü, bu kitabeler en az bin yıllık bir geçmişi olan bir alfabeyle yazılmış ortak bir yazı dilini sergilemektedir.

Türkçe yazı dilinin ana gramer yapısını ihtiva eden bu kitabeler, 12-13. yüzyıla kadar, Doğu Avrupa ve Balkanlardan, hatta Macaristan'dan Güney Sibirya'ya ve Moğolistan içlerine kadar uzanan bir sahada oturan Türkler tarafından hem de çok farklı lehçe ve şivelerle konuşmalarına rağmen, okuyabilmekteydi. Keza 10. yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanan Arap harfleri de 20. yüzyıla kadar, Türk dünyasının ortak alfabesini oluşturdu

Türk Dil Birliği fikri, siyasi manada ilk defa Kırım Türklerinden olan Gaspıralı İsmail tarafından Türk Birliği Ülküsü�nün ilk basamağı sayılarak �Dilde, fikirde, işte birlik� şeklinde ortaya atılmış ve yine onun tarafından bütün Türk ellerine hitap eden �Tercüman-ı Ahval-ı Zaman� adlı bir gazete çıkarılarak ve Türk dünyasının her tarafında Usûl-i Cedit okulları açtırılarak ortak bir Türk dili yaratılmaya çalışılmıştır.

Gaspıralı İsmail kendini bu yüce ülküye adayan yalnız bir insan olmasına rağmen gerek hayattayken ve gerekse vefatından sonra bütün Türk dünyasında yankılar uyandıran işler başarmış büyük bir şahsiyettir. Türk Birliği hususunda değerli fikirler ileri sürmekle kalmamış bunları hayata geçirmek için pek çok çilelere katlanmıştır.

�Türk. kültür seviyesini yükseltmek, eski ve geri kalmış zihniyet ve müesseseleri yıkmak ve Türk milleti arasında ortak bir kültür kurmak� gerektiği fikrinde olan Gaspıralı İsmail �...Rusya�da bulunan Türklerin ilerlemek için kendi okullarında çocuklarına çağdaş ilim ve sanatları ana dilleriyle öğretmeli bunun yanı sıra kendi dillerinde kitap, dergi ve gazeteler yayınlamalıdırlar...� diyerek bu fikrin ne şekilde ve nasıl gerçekleştirilebileceği hususunda bugün için de hala geçerli olan önerilerde bulunur.
.

Gaspıralı İsmail, yazılarında en çok Türkler arasındaki �Dil Birliği� meselesine önem vermiş ve bu husustaki fikirlerini sürekli kaleme almıştır. �Bütün Türk lehçelerinde ortak olan. kelimeleri esas almak suretiyle zengin bir Türkçe oluşturmak mümkündür. Fakat, Rusya Türkleri rusçadan, Türkiye TürkIeri Avrupa dillerinden kelime almaktan özellikle kaçınmalı, yeni kelimeler mutlaka ortak türkçeden alınmalı veya türetilmelidir...� diyen Gaspıralı İsmail daha sonraları Ziya Gökalp tarafından da ileri sürülüp savunulacak olan �İstanbul şivesinin ortak edebi dil olarak benimsenmesi� gerektiğine işaret eder. Azerbaycan Türk aydınlarından Hüseyinzade Ali Beğ de aynı yıllarda Azerbaycan�da başyazarlığını yaptığı Füzuyat Mecmuası�nda �...Türkler arasında Anadolu lehçesi edebi dil olarak kabul edilmelidir...� fikrini işlemektedir.

Türk tarihi incelendiği zaman Türklerin bugüne kadar bir çok değişik alfabe kullanmak suretiyle çeşitli verimler oluşturdukları görülür. Bunlara şöyle bir göz atacak olduğumuzda Orhun, Uygur, Arap, Sogd, Mani, Süryani, Grek, Slav, Gürcü, Tibet, Brahmi, Nesturi, İbrani, Gotik, Ermeni, Sanskrit, Prakit ve Latin alfabelerini kullandıklarını görürüz.

Türk toplulukları bugün dünya küresi üzerinde bir kuşak oluşturacak şekilde belirli bir coğrafyaya yayılmış olmakla beraber bu kuşağın belli bölümlerinde farklı alfabeler kullanılmaktadır.

Türk aydınlanma hareketinin öncülerinden olan Gaspıralı İsmail�in "Dilde, fikirde, işte birlik� şeklinde özetlediği Türk Birliği Ülküsü'nün ilk ve en önemli adımı özelliğini taşıyan �Dilde Birlik Ülküsü� bugün için Türk dünyasında yaşanan köklü siyasi değişimler sebebiyle gerçekleşme aşamasına gelmiştir. Türk dünyasını oluşturan devlet ve topluluklar, bu hususta harıl harıl çalışmalar yapmakta ve peş peşe kararlar almaktadırlar. (1991�de Azerbaycan, 1993�de Türkmenistan ve Özbekistan, 1994�de Karakalpakistan Lâtin alfabesine geçme kararı almıştır. Öte yandan Kırım Türkleri ile Gagavuzlar da Lâtin alfabesine geçerek bazı süreli yayınlarını yeni alfabeyle basmaya başlamışlardır. Hedefi, türkçeyi dünyaki bütün Türklerce anlaşılır, okunur ve yazılabilir haline getirmek olan Türk Dil Birliği Ülküsü, böylelikle Türk dil ve kültürünün bütün alt şubelerini de birleştirecektir.

Bu konuda, Türk dili ve kültürünü diğer Türk topluluklarına göre daha iyi korumuş ve hayata geçirmiş olan ve hemen her yönden Dünya Türklüğü�nün öncülüğünü yapan Türkiye�nin etrafında birleşip bütünleşilmelidir. Latin alfabesinin bütün Türk ellerinde kabulü yönündeki bu tercihler, lider Türkiye�nin bu konudaki büyük bir birikim ve tecrübe sahibi olması yanında dünyadaki ilim ve tekniğin gelişmesinin latin alfabesi doğrultusunda olduğu gerçeği karşısında akıllıca ve isabetli bir karar olmuştur..

Latin alfabesinin kullanılması, bugün lehçe ve şive farklılıkları sebebiyle bir birlerini anlamakta güçlük çeken Türklerin, (ki, bugüne kadar yapılan hainane çalışmalar neticesi oluşmuş 20 yazı dili vardır: Türkiye Türkçesi, Gagavuz Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Kırım Tatar Türkçesi, Karaçay-Malkar Türkçesi, Nogay Türkçesi, Kumuk Türkçesi, Kazan Tatar Türkçesi, Başkurt Türkçesi, Kazak Türkçesi, Karakalpak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Uygur Türkçesi, Altay Türkçesi, Hakas Türkçesi, Tuva Türkçesi, Saha (Yakut) Türkçesi, Çuvaş Türkçesi.) gerek doğudaki (Türkistan) ve gerekse batıdaki (Türkiye) edebi dilleri anlamasını ve telafuzunu kolaylaştıracaktır.

Yalnız, Arap alfabesinde bulunan ve bugün kullandığımız 29 harf içinde karşılıkları bulunmayan harfler için alınan tavsiye niteliğindeki karara mutlaka uyulmalıdır.
Bunların kullanılmasiyle diğer Türk lehçe ve şiveleri ile aramızdaki bir engel daha kalkmış olacaktır. Dolayısiyle, 1928 yılında yapılan "Harf inkılabı� sırasında işlenen etimolojik hatalar da böylelikle telafi edilmiş olacaktır.

Türkiye�de alfabe konusu o günün şartlarında siyasi bir mesele olarak ele alınmış, kullanılmakta olan Arap alfabesi plansız programsız bir şekilde hem de ilgili ilim adamlarının katkısı gözetilmeden bir gecede ansızın kaldırılmıştır. Bu da maalesef bugün kullandığımız alfabedeki bir takım eksiklik ve yanlışlıklara sebep olmuştur.

Neticeten,
Dil Birliği, Büyük Türk Milleti olarak yaşamamız için gerekli şartlardan biri ve hatta ilkidir. Alfabe birliği ise bunun gerçekleşmesi yolunda ilk adımdır. Bu sebeple Türkiye�nin ve Türk topluluklarının mutlaka bu konudaki ilmi programları takip etmeleri gereklidir. Alfabe meselesi, siyasi çekişmelere alet edilemeyecek kadar önemlidir.

DİL İLE HUKUK YA DA "TÜRKÇE'M BENİM SES BAYRAĞIM"

Dilci değil Türkçe tutkunuyum; biraz da hukukçu; biline ki öyle sorgulanam.

Ayrıcalıklı bir yaratık olarak bütün başarılarımızı dilimize borçluyuz; o olamasaydı, bir hayvan türü olurduk. İnsan olmanın ve toplumsal yaşamın temel taşıdır dil.

İşte kişioğlu, dil yeteneğini kullanarak; nesneleri, düşünce ile duygularını, kısaca bütün evreni sesle, yazıyla adlandırarak, konuşarak toplumsal yaşamı oluşturmuştur. Ne var ki dil, tek başına yaşam düzenini sağlama olanağına iye (sahip) değildir.

Toplumsal yaşam, insanı ilişkiler yumağı durumuna getirir; çıkarların karşılanmasında uyuşmazlık, çatışma olasılığı gündeme gelebilir. İnsanın özgecil (başkalarına yararlı olma tutum ve çabaları) yapısı yanında, bencil yapısının varlığı da bir olgudur. Bu olgu; elindeki gücü, başkalarının zararına kullanmayı da olanaklı kılar. Bu nedenle, en ilkel yaşamlarda dahi, düzeni sağlayacak kurallara (din, ahlak, töre, hukuk) gereksinim duyulmuştur.

Toplumsal yaşamı kolaylaştırıp koruyan bu kuralların içinde en önemlisi hukuktur. Çünkü; o yalnız yapılması ya da yapılmaması gereken eylem ile davranışları gösteren buyurucu kuralları değil; bunların çiğnenmesi durumunda zorlayıcı yaptırımları da öngörür. Toplumsal düzenin sağlanmasının başka yolu da yoktur. Bu nedenle hukuk, adalete yönelik bir toplumsal yaşam düzeni diye tanımlanır. Görülüyor ki; dil ile hukuk toplumsal yaşam için olmazsa olmaz niteliktedir. Sonuçta hukuku da yaratan dildir.

Çin düşünürü Konfüçyüs'e sormuşlar: �Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydın yapacağın ilk iş ne olurdu?� Yanıtı "Hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle başlardım." olmuş ve kanıtlarını şöyle açıklamış:

"Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılamazsa yapılması gerekenler iyi yapılmaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa töre ile kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa şaşkınlık içine düşen yurttaş ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir."

Bilge Konfüçyüs, yerden göğe kadar haklı. Dilin gücünün temelini sözcükler oluşturur. Sözcükler ana dilin kendine özgü dünya görüşüne, öz kök ile ses yapısına uygun değilse kusurlu sayılırlar. Bu durum, çoğunlukla, öbür dillerden doğrudan alıntı ya da �yabancı köklerden uydurma� sözcüklerde söz konusudur. Çünkü yabancı katışıklar, dil ile düşünce arasındaki bağı yerine göre ortadan kaldırır, bozar, karartır; hiç değilse güçsüzleştirir. Bunun doğal sonucu, düşünerek kavrama ve bilinçlenme yerine ezberleyerek öğrenmedir. Ezberleme, gereksiz çaba ve zaman yitirme olduğu gibi bütün alanlarda da gelişmeyi önleyerek yanılgıların kaynağı olur. Oysa ana dilimizin sözcükleri saydamdır, onların içini görebilir; örtük de olsa anlayarak düşüncede, iletişimde ve toplumsal ilişkilerde kolaylık ve doğruluklar sağlarız.

Arapça, Farsça ya da batı dillerinden alıntı, devşirilmiş sözcüklerle yazıp konuşurken çokça yanlışlık yapmamızın nedeni, bunların Türkçemizin öz kök ve ses yapısına uygun olmamasıdır. Örneğin kimi yargı kararlarında "muhakeme masrafı" yerine "mahkeme masrafı" kullanılarak yazım hatası yapılmaktadır. Yasa koyucu bile aynı yanlışlığı 168 Sayılı Yasa'nın ek 8. maddesinde yapmıştır.

Oysa yargılama gideri sözcükleri kullanılsaydı bu yanlışlar yapılmayacaktı.

Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın "Ses Bayrağım" olarak nitelendirdiği Türkçe�miz, Osmanlı'da çeşitli nedenlerle özellikle Arapça-Farsça sözcüklerin etkisiyle kirlenmiştir. Bu kirliliğin sonunda halkın anlamadığı Osmanlıca denilen yazı dili ortaya çıkmıştır. Osmanlı'da kadılar, yargılananı konuşulan Türkçeyle sorgular; tutanağını Osmanlıca sözcüklerle, deyimlerle düzenlerlerdi. Kişi yazılanlardan hiçbir şey anlamaz, kulluk saygısıyla altına mührünü ya da imzasını basardı (1).

Dilbilimci Şemsettin Sami, Osmanlıcayı; o dönemde "Türk'e okusak anlamaz, Arap'a okusak anlamaz, Acem'e okusak anlamaz; öyleyse bu dil ne dilidir?" diye eleştirmiştir. İşte kusurlu dile tarihsel bir tanık daha:

2. Murat; saygın bilimci Şanizade Ataullah Efendi'yi sadrazama ilişkin dedikodu ettiği suçlamasıyla sürgüne gönderir. Bir süre sonra da bağışlar. Padişah buyruğunu götüren görevli heyecandan şaşırıp "İtlakınıza (bağışlanmanıza) ferman getirdim." diyeceği yerde "İtlafınıza (idamınıza) ferman getirdim." deyince Atâullah Efendi kötüleşir ve ölür (2).

Türkiye Cumhuriyeti, kuruluş yıllarında, Osmanlı'nın dil kalıtını (mirasını) doğal olarak benimsemek durumunda kalmıştır. Bu nedenle hukuk devrimini gerçekleştiren yasalar, çoğunlukla Osmanlıca sözcük ile terimlerle yazılmıştır. Atatürk'ün başlattığı dil devriminin yerleşmesi, yaygınlaşması uzun süre aldığından dilde özleşmenin hukuk ile yargıya yansıması kolay olmamıştır:

Ancak Türkçe'nin özleştirilmesindeki gelişmelerden, hukuk dili de önemli ölçüde payını almış; Anayasa (teşkilat-ı esasiye), yasa (kanun), tüzük (nizamname), tüzel kişi (hükmi şahsiyet), yasama (teşri), yürütme (icra), yargı (adalet), kamu (amme), özgürlük (hürriyet), savcı (müddeiumumi), yargıç (hakim) gerekçe (esbab-ı mucibe), duruşma (celse), tanık (şahit), bilirkişi (ehlivukuf), sorumluluk (mesuliyet, sözleşme (akit), taşınır (menkul), taşınmaz (gayrımenkul), kovuşturma (takibat), tutuklama (mevkufiyet), erteleme (tecil) gibi yüzlerce yeni sözcük kazanılmıştır.

Bununla birlikte; butlan, gabin, müzayaka, icazet, garameten, müteselsil, müeccel, temerrüt, ariyet, karz, vedia, ıslah, müzahareti adliye, izalei şüyu, rüşvet, irtikap, zimmet, gasp, tefhim, iddianame, gai, müzekkere, tensip, fezleke gibi Arapça ve Farsça kökenli yüzlerce; norm, replik, düplik, konkordato, bono, çek, ciro, kambiyo, avans, sürastarya, navlun, marka, konşimento, garanti, avarya gibi batı kökenli onlarca sözcük hukuk alanında kullanılmaktadır. Son yıllarda sorgusuz, denetimsiz küreselleşe inançlarının etkisiyle çoğu ekonomi ağırlıklı reel, nominal, repo, factoring, lising, insider, franchising, join venture gibi İngilizce sözcükler de hukukun kapısından girmeye başlamıştır.

Bu bağlamda 1992 başında yürürlüğe giren yeni (!) Medeni Yasa'nın en başarılı yönlerinden biri, dilinin arılaştırılması, özleştirilmesidir. Yabancı yüzlerce sözcük yerine Türkçeleri yeğlenmiştir. Ancak yer yer aynı özenin gösterilmediği de göz ardı edilmemelidir: İlân (duyuru) - ehliyet (yeterlik, uzluk) - tebliğ (bildirim) - fer'i (ikincil) rücu (dönme) - muaccel (istenebilir) - define (gömü) - adet (töre, gelenek) - rejim (düzen) ve niceleri yerinde kalmış.

Sorgulamadan duramıyorum: Niçin �Yurttaşlar Yasası� değil de �Medeni Kanun�? İnandırıcı bir yanıt verileceğini sanmıyorum. "Medeni" sözcüğü Arapça medine (şehir) sözcüğünden türetilmiş; Medeni Kanun, şehirlilerin (uygar insanların) yani yurttaşların yasası anlamındadır. Yüzlerce Arapça, Farsça, Osmanlıca sözcüğü atacaksınız "medeni" sözcüğüne gelince o sanki Tanrı buyruğuymuş gibi duracaksınız! Kanun sözcüğünü yasayı yapanlar bile içlerine sindirememişler ki birçok yerde (madde 126-127) yasal sözcüğü kullanılmış. Kanun-u Esasî bile Anayasa olmadı mı?

Hukukta da dilde özleştirmeye karşı çıkanlar olmuştur ve olacaktır. Bu, dil davasına gönül vermiş olanları yıldırmamalıdır. Aslında bir bölümünü aktardığımız yabancı sözcüklerin çoğunun ya Türkçe karşılığı vardır ya da Türkçe köklerden türetme olanağı. Ancak çoğu tutucular, yabancı sözcüğe Türkçe karşılık bulunduğunda; "Efendim.. Ama.. Tam karşılığı değil" gibilerinden karşı çıkışlar yaparlar.

Ekonomide yıkım yılı olan 2000-2001 yılında İngilizce "reel sektör" yaygın biçimde kullanılır oldu. Çoğu kimse uzun süre ne anlama geldiğini de bilmiyordu. Köşe yazarı da olan bir bilimciye, neden bu sözcüğün Türkçesini kullanmadığını sordum ve de onu eleştirdim. Aldığım yanıt "Tam karşılığı yok." oldu. Reel sektör sözcüklerinin Türkçe çevirisi "gerçek (real) kesim (sektör)"dür; gerçekten amaç ise üretkenliktir. Öyleyse reel sektör yerine üretken kesim denmesi daha anlamlı olmaz mı? Tutuculuk, çok bilmiş görünme ve yabancı sözcük kullanma tutkusu yok mu? Dillerini eşek arısı soksun emi...

Bir bilimsel toplantıda dostum olan bir konuşmacının �re'sen� sözcüğünü direnerek ve yineleyerek kullanması üzerine onu yerince bana "Medeni Kanun tasarısı çalışması sırasında da bu sözcüğü de özleştirmek istedik ancak tam karşılığını bulamadık; önerilenler de kavramı tam karşılamadı." yanıtı verdi. Oysa Re'sen sözcüğü Arapça re's (baş kafa) anlamında; reis (başkan) resmi sözcükleri de buradan türetme) sözcüğünden türetilmiş olup, kendiliğinden, kendi başına, kendi kendine anlamındadır. Hukuk terimi olarak "yargının görevi gereği olarak bir işi kendiliğinden yerine getirmesi" anlamındadır. Bu nedenle MK 284 maddesinde re'sen sözcüğü kullanılmadan "Yargıç maddi olguları "görevi gereği" araştırır..." biçiminde yazılabilirdi. Neden; açık anlamlı ve de bizden olanı yeğlemeyelim?

Bilmeliyiz ki kökeni ne olursa olsun terimlere ilişkin sözcüklerin çoğunluğu, anlatmak istediği kavramı bütünüyle ortaya koyamaz. Çünkü her hukuk teriminin, (öbür alanlarda da) sözcük denilen biçimsel yapısı ile bir de bu sözcüğe yüklenen kavramı vardır. Sözcük, ana dilimizde olursa kavramını anlamada sis dağılır, kolaylık sağlarız. Kavramsa (gelin de mefhum deyin) o terimin soyut, genel ve küresel anlamını ortaya koyar. Bir hukuk kavramının bilgisine, çoğu hukukçu ulaşabilir. Ancak bu kavramı biçimlendiren sözcük; yapı ve ses açısından Türkçeyse hukukçu olamayanlar da az çok bilgi edinebilir.

Hukuk dilinde temerrüt-mütemerrit sözcükleri çok sık kullanılan terimlerdendir. Türkçe karşılığıysa "direnme-direngen"dir. Kişinin istenebilir borcunun ödememekte direnmesi durumunda, ödeme anını ve sorumluluğunu açıklar. Terimin kavram olarak içeriğiyse hukuk bilgisini gerekli kılar. Yoksa ne mütemerrit ne direngen sözcüğü yüklendiği hukuksal kavramı tüm olarak açıklayamaz. Yerlisi varken yabanı niye kullanalım?

Yargıtay'da, bir yargı kararının denetimini yapıyorduk. Savunman (avukat), dava dilekçesindeki anlatımların tersine, sonuçta alacağının davalılardan alınmasını isterken müteselsilen (art arda tam sorumluluk) yerine müştereken (pay oranında ortaklaşa) sözcüğünü kullanmıştı. Kurul "Hakkı biçimciliğe kurban etmeyelim." karşı oyuma karşın, sözcüğün yanlış kullanmasını bozma nedeni yaptı. Savunman (avukat), dilimize yabancı müteselsilen ve müştereken sözcüklerini karıştırmakla hak yitirmişti.

Borçlar Yasası'nın 50. maddesinde, birden çok kişinin haksız eyleminden gerçekleşen zararlarda, art arda sorumluları müşevvik (kışkırtıcı hadi hiç olmazsa teşvikçi denmeli), asıl fail (eylemci) ve fer'an methali (ikinci derecede sorumlu, kolaylaştıran) olarak belirlemiştir. Onca karşı oylarıma karşın bir haksız eylemi kolaylaştırarak karışan kişiler; Yargıtay kararlarıyla, yasanın buyruğu dışlanarak sorumluluktan kurtulmuşlardı. Okumama, sorgulamama olgusunu eleştirebilirsiniz. Ancak yasada, Arapça köklerden uydurma Osmanlıca "fer'an methali" yerine kolaylaştıran yazılsaydı yasanın amacı çiğnenir miydi?

Mahkemelerde "Adalet mülkün temelidir." Sözü baş köşeye oturmuştur. Cumhurbaşkanı Özal, Yargıtay girişinde bu yazıyı okur ve başkanlarla konuşurken bu özdeyişi dile getirerek "Sizler (yargı) yurttaşın malının koruyucususunuz..." gibi bir açıklamada bulunurdu. Oysa bu özdeyişteki sözcüklerden �adalet� doğruluk, karşıtı eğrilik, mülk ise devlet gücü anlamındadır. Çevirisi de "Devlet (yasama, yargı yürütme) gücünün temeli doğruluktur." anlamındadır. Çoğu hukukçu bile bilmez ya! Ne yapalım; dil kusurlu olunca Cumhurbaşkanı da yanılır.

Yaban dillerinden alınan ya da uydurulan sözcüklerin olumsuzlukları, bu örneklerle sınırlı değildir. Kusurlu dil oluşturan sözcükler yerine, var olan Türkçe karşılıkları kullanılmadığı ve yeni Türkçe karşılıklar türetilmediği sürece; gizil (potansiyel) bir tehlikeyle karşı karşıya kalmamız kaçınılmazdır. Unutmayalım ki bütün diller sürekli olarak yeni sözcükler bulmak, türetmek zorundadır. Bu nedenle de Atatürk "Başka dillerdeki her sözcük için en az bir karşılık bulmalı. Onları ortaya atmak gerekir, ulusal zevkimiz hangisini tutar ve kullanırsa onu sözlüğümüze koyarız." demiştir (3).

Nitekim dilde özleşmeyle başlayan süreçte böyle olmuştur. Tutulan tutulmuş; tutulmayansa dışlanmıştır.

Türkçe, köklerden yeni sözcükler türetme konusunda çok varsıl (zengin) bir dildir. Tarama sözcükler, halk ağızları da güçlü bir kaynak. Bu bağlamda, özellikle ve öncelikle; bilimcilerimize, yüksek yargı organı üyelerine ve de hepimize görev düşmektedir.

Hukuk öğrenimine başladığımız yıllarda, çoğu Arapça ve Farsçadan alınmış ya da uydurulmuş Osmanlıca sözcükleri kullanmanın hukukçu için bir ayrıcalık olduğu yaygın bir kanıydı. Bir arkadaşım durmadan Arapça, Osmanlıca sözcükleri ezberleyerek çokbilmişlik gösterisi yapardı. Hocalarımızın çoğunluğu ya alışkanlıklarının etkisiyle gerekli özeni göstermiyorlar ya da Osmanlıca sözcüklerden oluşan bir hukukçu dilini savunarak tutucu bir yol izliyorlardı.

İdare Hukuku adlı yapıtının önsözünde "Gençleri birtakım ağdalı Osmanlıca sözcükleri ve terimleri hiç anlamadan yalan yanlış ezberlemek durumuna sokmamak için kitabı Türkçe yazdım (!)" açıklamasını yapan rahmetli Prof. Dr. Süheyp Derbil gibi az sayıda bilim adamı ise yadırganıyordu.
Günümüzdeki hukuk öğretisinde eski tutuculuk kalmadı. Ancak tutunmuşlar büyük ölçüde kullanılır da yabancı sözcüklere karşılık bulma çabası pek gösterilmez. Bilim adamları, yalnız çalışma alanlarının bilgileriyle değil dil açısından da toplumun önünde gitmek zorundadır. �Mal bulmuş mağribi� gibi yabancı sözcüklere yapışmak bilim adamına yakışır mı?

Yargıtay, dil devriminin ilk yıllarındaki yüksek özeni göstermediği gibi özleşmeye yer yer engel de olmuştur. Dilde gösterilen özen ya bireysel çabaların ya da dildeki özleşmenin alttan gelen yaygın ve doğal etki ve baskısının sonucudur.

İşte olumsuz çarpıcı örnekler:

Bir ceza yargıcı, sanığın suçsuzluğunu beraat sözcüğüyle değil aklanma sözcüyle açıklar. Yargıtay (3. CD. 5.3.1968-5295) bunu hukuk diline aykırı bularak yargıç hükmündeki "aklanmasına"yı kaldırarak yerine beraat (aslı da beraet) sözcüğünü koyarak yargıcı eleştirir. Oysa aklanma sözcüğü hem yapısı bakımından açık ve anlamlıdır hem de eskilerde de kullanılmış Türkçe bir sözcüktür. Beraat sözcüğü ne kadar yerleşik olursa olsun "aklanma"nın anlam varsıllığını veremez; çünkü bizden değil.
Dil sevdalısı başka bir yargıçsa yargılama sonunda hükmünü oluştururken manevi tazminat yerine tinsel ödence sözcüklerini kullanınca; onun da karşısına Yargıtay'ın tutuculuğu çıkar. (4. HD). Oysa tin sözcüğü bugün bile Türk boylarında (Altaylarda Hakasya-Tuva) kullanılmakta ruh, can, canlılık anlamına gelmektedir (4). Yüksek yargıçlar, tin sözcüğünün uydurma olmadığını bilselerdi sanırım en azından, atalarımızın diline saygı duyarlardı. Bilgisizlik tutuculuğun da kaynağı oldu.

Kırsal kökenli bir tanıdığım, bir Yargıtay kararının açıklamasını istedi: Kararda alternatif sözcüğü geçiyordu, açıklamam bitmeden gelen "Neden seçenek, seçeneksel demezler ki?" yergisini yanıtlayamadım.

Arapça, Farsça, Fransızca derken büyük tehlike İngilizce kapımızdan girdi bile. Medya, center, star, flash, country, radikal, in-out, animasyon, panorama, motivasyon, bye-bye, ve niceleri.

İşyerleri ve nesne isimleri aldı başını gidiyor: Coupon Cars, Computer Center, Cotton Bar, Fast Food Center, First Class, Jet Group, Haute Couture, Kebaphouse, Lingerie, Mode House, Pizza Fast, Pop Line, Porcelain Collection, Printing, Pyramid, Be Chiq vb...

Prof. Dr. Y. Müh. İlhami Çetin'in (5), "Mağazaların ve işyerlerinin yabancı (İngilizce) adları, kentlerimize sömürge havası vermektedir." yorumu yanlış mı? Evimin bulunduğu sokakta yeni açılan bir işyerinin adı Tawukchu. Kesinlikle yanlış okumadınız; çevrenize bir göz atın nicelerini göreceksiniz.

Ünlü yazar Hasan Pulur(6) bu gidişe dayanamaz ve yakında Türkiye Cumhuriyeti'nin de İngilizcesini yazarız: Republic of Turkey; hani pek de uygun olur (!)" demekten kendini alamaz.
Sakın ha "Canım bu da olur mu?" demeyin; GAP İdaresi'nin giriş kapısına yazdılar bile "Republic of Turkey Prime Ministry Souttheastren Anatolia (!). Ah eşek arıları neredesiniz?

Mısırlı politikacı Fikri Abaza, Cumhuriyet'in onuncu yıl bayramında Türkiye'ye gelip "Ulusal bilinç her şeyi önüne katıp gitmiştir." yorumunu yaptıktan sonra Beyoğlu'ndaki dükkanları bakın nasıl anlatır: "Yabancı mağazalar kapıların üstünde kendi dilleriyle yazılmış levha asamazlar. İngiliz, Fransız, İtalyan, Amerikan ve Yunanlıların Türkiye'deki dilleri, yeni harflerle Türkçedir...�

Şimdi Ata�mıza gönül borcu ödemenin zamanı: Ulus devlet için, geleceğimiz için Türkçemizi koruyup kollayalım. Yanlış yolda olanları güzel Türkçemizle uyaralım. Susmayalım. Atalarımızın olduğu gibi, yarınlarda bizim de kemiklerimizi sızlatırlar.

Son olarak iki önerim olacak: Baroların zaman zaman çevre gibi toplumsal sorunlarla yakın ilgisine, uğraşına tanık oluyoruz. Dil kirliliği de çok önemli. Barolar, gerekirse öbür toplum örgütleriyle, yerel yönetimlerle de işbirliği yaparak özellikle tecimsel (ticari) amaçla gerçekleştirilen dil kirlenmesine karşı toplumsal savaş açmalıdır. Ne dersiniz? Karaman ve Beypazarı'ndaki (7) uygulamalar birer çapıcı örnek. Başka bir örnek Fransa, yasayla Fransızca'yı yozlaştıran eylemlere karşı ceza yaptırımları koydu.

Unutmayalım dil bir ülkenin onur ve kimlik sorunudur. Bir Mısır Devlet Başkanı�nın "Türklerin dilinden Arapça sözcükleri alsanız konuşamazlar." diye aşağılamasını anımsayalım.

Öte yandan yargıda kullanılan, Türkçe olmayan, bireylerin üstelik genç savunmanların (avukatların) dahi anlamakta zorluk çektiği sözcükler yerine Türkçe karşılıklarının kullanılması konusundaki girişim ile etkinliklerin de yararlı olacağı inancındayım.

Türk Dil Kurumu sözlüğünde Fransızca olan rapor sözcüğünün karşılığı "yazanak" olarak belirlenmiş. Sakın ola "...efendim dilimize yerleşmiş artık..." deyip kolaycılığa kaçmayınız. Dil devriminden önce dilimizdeki yabancı sözcük oranı %80'lere tırmanırken şimdilerde tersi oldu yani %20'lerde. Dilimiz öz be öz Türkçe on binlerce sözcük kazandı.

Müzekkere, teskere, tensip, fezleke, istinabe gibi ne bireylerin ne de genç hukukçuların anlamakta zorlandığı, özü de sesi de yapısı da bize yabancı sözcükler ile bunun gibi binlercesi yerine karşılıklar bulmada sizin de katkınız olsun istemez misiniz?

Yineliyorum, susmayalım. Unutmayalım ki dil bir ulusun onur ve kimlik sorunudur.

DİPNOTLAR :


1. İ. Sungu, Yeni Osmanlılar ve Tanzimat I. sf.843.

2. İstanbul Ansiklopedisi, 1. Cilt, Atâullah Efendi.

3. Afet İnan

4. Atlas Dergisi Ocak 2000, sf. 46 Şaman Türkler.

5. Müdafaa -i Hukuk Dergisi, 1 Haziran 2001, sayı 34.

6. Milliyet 15 Haziran 2001.

7. Hürriyet 27.10.2002 "Beypazarı İlçesi'nde, yabancı adla işyeri açmak isteyenlere, işyeri açma ruhsatı verilmeyeceği bildirildi.

8. HAK Sözcüğünün Türkçesi, Yargıtay Dergisi 1981 sayı 1-2 sf.129.

Çetin AŞÇIOĞLU

Yargıtay Onursal Üyesi